Dolar
32.55
Euro
34.82
Altın
2,316.17
ETH/USDT
3,128.80
BTC/USDT
64,112.00
BIST 100
9,722.09
Gündem

Hrant Dink cinayeti davasının gerekçeli kararı açıklandı

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davayla ilgili gerekçeli kararını açıkladı.

Murat Paksoy, Başak Akbulut Yazar, Filiz Kınık Öz  | 14.07.2021 - Güncelleme : 14.07.2021
Hrant Dink cinayeti davasının gerekçeli kararı açıklandı

İstanbul

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanıkla ilgili hüküm kuran mahkeme, dosyayla ilgili gerekçeli kararını tamamlandı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 26 Mart'ta verilen kararın gerekçeli kararını açıkladı.

Gerekçeli kararda, cinayet eylemi ile ilgili kamu görevlileri hakkında yapılan tespit ve değerlendirmelerin genel anlatımının yanı sıra Dink hakkında ilk resmi uyarı ve yapılan tehditler dolayısıyla Dink'in evi ve Agos gazetesinde güvenlik tedbiri alınması, Yasin Hayal hakkındaki ilk uyarı, Erhan Tuncel'in yardımcı istihbarat elemanı yapılmasına ilişkin detaylara yer verildi.

Cinayetin gerçekleşmesine giden süreçte tespit edilen eylemlerle sanıkların FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakları hakkında detaylara dikkati çekilen gerekçeli kararda, cinayetin işlenmesinde tespit edilen sorumluluklarının yanında, örgütle irtibat ve iltisakı ile sonraki eylemlerinden dolayı yapılan tespitlerle örgüt mensubu oldukları anlaşılan sanıklardan Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı'nın örgütün çıkarlarını gözeterek birlikte hareket ettikleri vurgulandı.

Gerekçeli kararda, bu sanıkların konumları nedeniyle gereken tedbirleri alıp müdahale etmek yerine cinayetin gerçekleşmesini, bunun öncesi ve sonrasında bilgi, kayıt ve belgelerin yok edilmesini sağladıklarını aktarılarak, Planlı İstihbarat Operasyonları (PİO) uygulaması ve İstihbarat Dairesi Başkanlığında bulunan İstihbarat Değerlendirme Projesi (İDP) kayıtları ile tüm istihbarat ağının bulunduğu bilgi havuzuna ilgili verilerin kaydedilmesi işlemlerini yapmamalarının yanında yapılan kaydı ise cinayetin hemen sonrasında sildikleri ifade edildi.

Kararda, kendilerinden olmayan sıralı amirlerine bu önemli istihbari bilgileri vermeyip gizleyen bu sanıkların emri altındakilere tanzim ettirdikleri gerçeğe aykırı tutanaklarla en önemli bilgi kaynağı yardımcı istihbarat elemanının istihbarat görevinin dışına çıkarılmasını sağladıkları kaydedildi.

Gerekçeli kararda, "Sanık Muharrem Demirkale'nin maktulün ev ve işyerlerinin cinayet öncesinde emri altındakilerce keşfinin yaptırıldığı, failin cinayet günü takip edildiği, bu takibi yapan kişilerin sanık Ali Fuat Yılmazer ile irtibat halindeki sanık Demirkala'nin emir ve komutasındaki unsur elemanları olduğu tespit edilmiştir." ifadelerine yer verildi.

Kararda, FETÖ/PDY'nin 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde fiili olarak hukuk düzenine yansıyan kumpas eylemleriyle somut olarak devlet düzenine yönelik, yargı ve emniyet yapılanması aracılığıyla kamuoyunca da bilinen organize ilk müdahalesini veya kalkışmasını yaptığı ifade edildi.

Bu tarihten itibaren devlet kurumu ve yetkililerinin, Milli Güvenlik Kurulu karar ve açıklamalarıyla "Fetullahçı dini hareket" olarak bilinen yapılanmanın devlet için oluşturduğu tehlikenin topluma duyurularak gereken uyarılarda bulunulduğu kaydedilen kararda, söz konusu dini yapılanmanın bu tarihlerin öncesinde kurumsal yapılanma elde ettiği, devlet kurumlarına alım sınavlarındaki soruları çalıp mensuplarına vererek kamuya alımlarını sağladıkları aktarıldı.

Kararda söz konusu yapının, engel gördükleri makamları tehdit, şantaj eylemleri ile kumpas soruşturmaları ve basın yayın araçlarıyla dezenformasyon oluşturarak karalama, suçlama ve iftira gibi pek çok illegal yöntemlerle boşaltıp yerine mensuplarını yerleştirerek yoğun ve etkili şekilde kadrolaştığı anlatıldı.

Kararda, örgütün şirketleri, holdingleri ve bankası gibi ciddi ölçüde ekonomik maddi güce kavuştuğu, mensupları üzerinden siyasal alandaki etkisi suretiyle de siyasi partiler nezdinde güçlü bir tehdit olduğunun anlaşıldığı, ülkeye yönelik hasmane tavır içinde bulunan bir kısım yabancı ülkeler nezdinde fiilen desteklendiği ve mensuplarının korunduğu belirtilerek, şöyle denildi:

"Özellikle ABD'de örgütün elebaşı ve yönetim kadrosunun himaye edilerek korumaya alınması, örgütün buradan yabancı istihbarat kuruluşları eliyle sevk ve idare edilmesi, ülke içindeki devlet sırlarını elde ederek bu devletlerle paylaşması ve diğer casusluk faaliyetleri, ülke yönetiminin önemli sırlarını buralarda paylaşıp ülkemiz aleyhine uluslararası boyutta hem ülkenin terör örgütleriyle irtibatlandırılarak itibarının zedelenmesi hem de aleyhine oluşturulmuş sözde delillerle resmi bankası ve yöneticilerine olduğu gibi yurt dışında sözde soruşturmalar ve davalar açılmasının ve yargılanıp mahkum edilmesinin sağlandığı anlaşılmıştır."

Örgütün, bu gibi pek çok yıkıcı faaliyetleri ile nihai amacının devleti ele geçirmek ve anayasal düzenini yıkmak olduğunun bu tarihlerde ortaya çıktığı bildirilen kararda, örgütün devlete yönelik başlattığı kalkışmanın son hamlesi olarak da 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunarak pek çok masum vatandaşı ve kolluk görevlisini alçakça ve hunharca katledip binlercesini de yaraladığı aktarıldı.

Dink dava dosyasında, söz konusu cinayetin 2007 yılında işlenmiş olması, bu cinayete giden süreçte kamu görevlilerinin belirlenen kasıtlı ihmalleriyle cinayet sonrasında gerçekleşen diğer eylemlerin, o dönem dini bir oluşum kisvesi altında faaliyetlerini yürüten Fetullahçı örgüt yapılanması ile bağının bulunup bulunmadığına ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı kararda, tek tek sanıkların FETÖ ile iltisakları irdelendi.

Kararda, İstanbul İl Jandarma Komutanlığında görevli olup cinayette sorumluluğu olduğu belirlenen sanıklardan Muharrem Demirkale'nin eylemi örgüt adına işlediğinin de mahkemece kabul edildiği, bu kapsamda "Anayasayı ihlal"den de mahkumiyetine karar verildiği kaydedildi.

Kararda, Jandarma Genel Komutanlığı İDAM Amiri sanık Hamza Celepoğlu'nun cinayetten sorumlu tutulmasını gerektirir yeter surette delil elde edilemediği belirtildi.

İstihbarat Daire Başkanlığında görevli olan sanıklardan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in işlenen cinayetin bizzat tasarlama şeklinde tespit edilen eylemlerinden dolayı sorumlu oldukları ifade edilen kararda, sanıklardan Ercan Gün'ün cinayet sonrası örgütten elde ettiği görüntüleri örgütün çıkarları doğrultusunda yayınlaması ve sonrasında tespit edilen diğer örgütsel eylemlerine ilişkin delillerle örgüt üyesi olduğunun, sanık Şükrü Yıldız'ın ise örgütün çıkarları doğrultusunda tanzim ettiği teftiş raporlarıyla örgüte yardım ettiğinin belirlendiği vurgulandı.

Cinayet eyleminin nasıl geliştiğinin detaylarıyla anlatıldığı gerekçeli kararda, o dönem Trabzon'da yaşayan ve inşaat işçisi olan Yasin Hayal ile üniversite öğrencisi olan Erhan Tuncel'in bulundukları beldede aynı arkadaş çevresinde yaşadıkları, ikilinin aynı siyasi görüşlere sahip oldukları ifade edildi.

Her ikisinin ABD'nin Irak'a müdahalesini protesto etmek için ABD menşeli iş yerlerine eylem yapılması bağlamında karar aldıkları, Erhan Tuncel'in hazırladığı el yapımı bombayı Yasin Hayal'in bir restoranda patlattığı ve bu şekilde 6 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri kaydedildi.

Gerekçeli kararda, bu eylem sonrasında Erhan Tuncel'in Yasin Hayal'in saklanmasına yardımcı olduğu, yakalanan Yasin Hayal'in de Erhan Tuncel'in eyleme iştirakini gizlediği ve koruduğu, bu eylem sonrasında tutuklanıp tahliye olan Yasin Hayal ile Erhan Tuncel'in irtibatlarının başka kişilerin de katılımı ile sürdüğü aktarıldı.

İkilinin yaşadığı beldede bu eylem ve daha önce aynı saikle gerçekleştirmiş olduğu anlaşılan başka eylemleri nedeniyle daha fazla öne çıkan Yasin Hayal'in aynı düşünce çevresinden bazı kimseleri etrafında toplamaya devam ederek gizliliğe uyan, iş bölümü yapan, hiyerarşik bir yapı oluşturduğu bilgisine yer verilen gerekçeli kararda, Erhan Tuncel'in 17 Kasım 2004'te emniyet istihbarat hizmetlerine yardımcı istihbarat elemanı olarak alındığı, 23 Kasım 2006 tarihinde de bu görevine son verildiği ifade edildi.

"Yasin Hayal, Hrant Dink'i cezalandırmaya karar verdi"

Gerekçeli kararda, yine aynı dönemde durumundan şüphe duyularak aşırı sağ faaliyetlerin önlenmesi kapsamında telefon iletişiminin istihbari nitelikte takip edildiği belirtilen gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

"Bu süreçte gelişen maktulün bir gazetede yayınlanmış olan yazısı nedeniyle 'Türklüğü aşağılamak' suçundan mahkumiyeti üzerine, örgütün kurucusu ve yöneticisi olan Yasin Hayal'in maktulü cezalandırmaya karar verdiği, 2006 yılının ocak ayında maktulün cezalandırılması amacıyla öldürülmesi görevini örgüt üyesi olan Zeynel Abidin Yavuz’a verdiği, maktul tarafından yazılan yazı ve sürmekte olan ceza davasının kamuoyunda sebebiyet verdiği tartışmalar eşliğinde 2006 yılının mayıs ayına gelindiğinde bu işi icraya koyacaklarını kendisine bildirdiği ve örgüt üyesi olan Erhan Tuncel’den maktulün resimlerini ve çalıştığı gazetenin adresini internetten bulmasını istediği, Erhan Tuncel'in örgüt üyesi olan Tuncay Uzundal ile birlikte internetten bulup CD'ye kaydettikleri resim ve bilgileri gazeteye sararak bir markete bıraktığı, buradan Zeynel Abidin Yavuz tarafından alınan paketin Yasin Hayal'e götürüldüğü ve Yasin Hayal tarafından maktulün resimlerinin Zeynel Abidin Yavuz'a gösterildiği tespit edilmiştir."

Bu gelişmenin hemen sonrasında Zeynel Abidin Yavuz'un bir işte çalışmak için İzmit'e gittiği kaydedilen gerekçeli kararda, temmuz 2006'ya gelindiğinde Yasin Hayal'in eniştesi olan Coşkun İğci’ye 300 lira vererek silah bulmasını istediği, Jandarma istihbarat görevlileri ile irtibat halinde olan Coşkun İğci'nin, kendisini uzunca bir süre oyalayarak silahı temin etmediği ve daha sonra aldığı parayı iade ettiği aktarıldı.

Cinayet için Ogün Samast görevlendirildi

Gerekçeli kararda, 2006 yılı ağustos ayı başlarında Yasin Hayal'in maktulün öldürülmesi için Ogün Samast'ı görevlendirdiği ifade edilerek, sonrasında Yasin Hayal ile Ogün Samast'ın, Erhan Tuncel'in Tuncay Uzundal ile birlikte kaldıkları eve gidip geldikleri ve Tuncay Uzundal'ın da tanık olacağı şekilde planlama yaptıkları, bu aşamada Yasin Hayal'in maktulün öldürülmesinde kullanılacak olan tabanca ve mermileri temin ettiği belirtildi.

Yasin Hayal'in 14 Ocak 2007 tarihinde, örgüt üyesi olan Ersin Yolçu'dan Ogün Samast'ı bulmasını istediği ve bulamayıp dönen Ersin Yolçu'ya maktulü Ogün Samast'a vurdurtacağını söylediği aktarılan gerekçeli kararda, bir gün sonra Yasin Hayal'in talimatlandırdığı Ersin Yolçu'nun, evinden alıp getirmesi üzerine maktulün çalıştığı gazetenin adresini Ogün Samast'a verdiği anlatıldı.

Kararda, 16 Ocak 2007 tarihinde Yasin Hayal, Ersin Yolçu ile Ogün Samast'ın internet kafeden maktulün fotoğraflarını temin ettikten sonra hep birlikte örgüt üyesi olan Ahmet İskender'in işlettiği kırtasiye dükkanına geçtikleri belirtilerek, Yasin Hayal’in bu iş yerinde Ahmet İskender’in bilgisi dahilinde sakladığı tabancayı alıp Ogün Samast'la deneme amacıyla atış yapmaya gittikleri ve dönüşte Yasin Hayal'in tabancayı tekrar bu iş yerinde sakladığı kaydedildi.

"Samast'a bayrak hediye edildi"

İzmit'ten 2006 yılının sonlarına doğru Trabzon'a dönen Tuncay Uzundal'ın da aynı zaman diliminde diğer sanıklara katıldığı aktarılan gerekçeli kararda, öldürme olayından 5 ya da 6 gün önce Tuncay Uzundal, Yasin Hayal, Ersin Yolçu ve Ahmet İskender’in de olduğu ortamda maktulün öldürüleceğinin konuşulduğu bildirildi.

Gerekçeli kararda, sonrasında Yasin Hayal’in, karşılaştığı Tuncay Uzundal'ı Ogün Samast'ın beklemekte olduğu kafeye gönderdiği ve kendisinin de sonradan geleceğini söylediği belirtildi.

Kararda, burada gerçekleşen buluşmada Ogün Samast'ın "o işi yapacağını ve İstanbul'a gideceğini" söylediği Tuncay Uzundal'ın da kendisine, "telefon kullanma, kendine dikkat et" diye uyarıda bulunduktan sonra Erhan Tuncel ile birlikte kaldıkları eve gittikleri ve bayrak hediye ettiği ifade edildi.

"Sen bu işi becerirsin, yürekli adamsın" diyerek cesaretlendirdi

Yasin Hayal'in 17 Ocak 2007'de Ersin Yolçu'yu çalıştığı kırtasiye dükkanından aldığı ve birlikte geçtikleri Ahmet İskender'in iş yerinde Ogün Samast ile buluştukları ifade edilen gerekçeli kararda, Yasin Hayal'in burada sakladığı tabanca ile Ahmet İskender'e emanet ettiği parayı alıp Ogün Samast'a verdiği ve sarılıp uğurladığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, aynı tarihte Yasin Hayal’in talimatı üzerine Ersin Yolçu'nun Ogün Samast'ı terminale götürdüğü ve "gazan mübarek olsun, sen bu işi becerirsin, yürekli adamsın" diyerek cesaretlendirdiği vurgulanarak, Ogün Samast'ın ertesi sabah İstanbul'a ulaştığında önceden kararlaştırdıkları şekilde Ahmet İskender'in iş yerinde kullandığı cep telefonunu arayarak telefona bakan Ersin Yolçu'ya, İstanbul'a geldiğini bildirdiği aktarıldı.

Ersin Yolçu'nun da durumu Ogün Samast'tan haber beklemekte olan Yasin Hayal'e aktardığı kaydedilen gerekçeli kararda, "19 Ocak 2007 tarihinde maktulün çalıştığı gazetenin önüne gelen Ogün Samast'ın, durumu Yasin Hayal'e aynı şekilde telefonla bildirdiği, bir süre sonra tekrar arayarak 'sıkıldığını ve içeriye girip birkaç gazeteci vurabileceğini' söylediği, Yasin Hayal'in ise 'işlerinin maktul ile olduğunu' söylediği, Ogün Samast'ın bir ara gazete binasına girerek üniversite öğrencisi olduğunu söyleyip görüşmek bahanesiyle maktulü sorduğu ve sonra tekrar Yasin Hayal'den aldığı talimat uyarınca dışarıda beklemeye başladığı sırada, bir bankadan çıkıp yürümekte olan maktulü gördüğü ve arkasından yaklaşıp 3 el ateş ettikten sonra olay yerinden kaçıp uzaklaştığı, tekrar Yasin Hayal'i aynı şekilde arayıp maktulü vurduğunu bildirdiği anlaşılmıştır" denildi.

Tüm dosya kapsamına göre mahkemece yapılan değerlendirmeye de yer verilen gerekçeli kararda, cinayet eyleminin azmettiricilerinden Yasin Hayal ile daha sonra diğer azmettirici olduğu anlaşılan Erhan Tuncel'in, 2004 yılında Trabzon ilinde MC Donalds isimli iş yerinde gerçekleşen el yapımı bombalı saldırıya ilişkin yapılan tahkikat ile Trabzon emniyet istihbarat birimlerince takip altına alındıkları belirtildi.

Birbirleri ile yakınlığı tespit edilen bu iki şahıstan bombalama eyleminin o tarihte faili gözüken Yasin Hayal ile ilgili bilgilerin diğer şahıstan temin edildiği aktarılan gerekçeli kararda, bu süreçte Trabzon'da üniversite öğrencisi olan Erhan Tuncel'in "Mehmet Kurt" kod adıyla Yardımcı İstihbarat Elemanı (YİE) sıfatıyla görevlendirilip bu kapsamda 2006 yılı ekim ayında bu görevden çıkarılıncaya kadar emniyet istihbarat görevlileriyle görüşmeler yaptığı aktarıldı.

Kararda, Tuncel ve Hayal'in 2004-2007 arası süreçte Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü'nce yapılan talep üzerine alınan mahkeme kararlarıyla istihbari amaçla iletişimlerinin takip ve kayıt altına alınarak cinayetin öncesi ve sonrasında dinlendikleri ifade edildi.

Hrant Dink'in öldürüleceği istihbaratı en üst amir tarafından önce beklemeye alındı

Yardımcı istihbarat elemanından edinilen bilgiler doğrultusunda Yasin Hayal'in Şubat 2006 tarihinde "Gazeteci Hrant (Fırat) Dink'i Türklüğe karşı yazıları ve açıklamaları dolayısıyla her ne pahasına olursa olsun öldüreceğinin" haber alındığı bilgisi verilen gerekçeli kararda, bu haberin üzerine gereği noktasında bir kısım uyarı içeren işlemlerin yapıldığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, Haziran 2006'ya gelindiğinde bilinen tetikçinin vazgeçmesi üzerine azmettirici tarafından Ağustos 2006'ya kadar eylemi gerçekleştirecek tetikçi arayışında bulunulduğu anlatılarak, Ağustos 2006'da tetikçi olarak fail Ogün Samast'ın belirlenmiş olduğunun Eylül 2006 tarihli yardımcı istihbarat elemanı buluşmalarıyla öğrenildiği kaydedildi.

Kararda, ancak bu tarihler ve sonrasına ilişkin buluşmaların ise haber raporuna dönüştürülmediği vurgulanarak, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Kasım 2006 tarihinde yardımcı Erhan Tuncel'in istihbarat elemanı görevinin sonlandırılmasına yönelik işlem yapıldığı, bu tarih itibariyle işleneceği bilinen cinayetin önlenmesinde sorumluluk noktasında belli yer ve birimlerin yönetiminin ele geçirilmesinin hedeflenmesi, belli yerlerin de sorumluluktan kurtarılması gibi kurum içi görev bölgelerine dair cinayet üzerinden başkaca ve 'örgütsel olduğu sonradan anlaşılan' çıkarlar elde etmeye yönelik amacın güdüldüğünün ve gizleyici işlemler yapıldığının anlaşıldığı, bu tasarı içerisinde cinayet faillerine verilen desteğin sonucunda da cinayetin gerçekleştiği anlaşılmıştır." ifadelerine yer verildi.

"Kullanılan silahın marka ve modeline kadar detaylı bilgileri içeren haber raporu"

Cinayet öncesinde 2006 yılının Temmuz ayında bu kez Trabzon İl Jandarma Komutanlığının istihbarat unsurlarının cinayetin tasarısından saha çalışması sırasında haricen ve ilk kez haberdar olduklarının anlaşıldığı vurgulanan gerekçeli kararda, şunlar kaydedildi:

"Zira azmettirici Yasin Hayal'in eniştesi olan Coşkun İğci isimli şahsın 'Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceği, bu eyleme ilişkin silah temini için uğraştığı' bilgisini içeren istihbaratın, unsur elemanlarına verildiği, onların da bu bilgiyi sıralı amirlerine bildirdiği, ancak en üst amir tarafından bu hususun önce beklemeye alındığı, herhangi bir kaydi işlem yaptırmadığı, emniyet kurumu yetkili ve sorumlularının yaptığı gibi bu istihbaratı paylaşmak yerine tasarı sürecini takibe aldıkları, İstanbul Jandarma İstihbarat birimi ile irtibata geçerek maktulün ikametinde keşif faaliyeti icra edildiği, cinayet sonrasında unsur elemanlarının kendi aralarında tanzim ettikleri ve o ana kadar hiçbir yerde geçmeyen, kullanılan silahın marka ve modeline kadar detaylı bilgileri içeren haber raporuyla cinayetin işlenmesi sürecine dahil olup gerçekleşmesini sağladıkları mahkememizce kabul edilmiştir."

Gerekçeli kararda, cinayette kullanılan silahla ilgili inceleme bölümü de yer aldı.

Ogün Samast'ın Samsun'da verdiği ifadesinde silahı vefat eden bir arkadaşından aldığını ve eylemi tek başına planlayarak hareket ettiğini söylediği belirtilen kararda, daha sonra İstanbul'da alınan ifadesinde ise silahı Yasin Hayal'in kendisine verdiğini, eylemin planlayıcısının Hayal olduğunu belirttiği aktarıldı.

Gerekçeli kararda, Samast ve Hayal'in silahın nasıl temin edildiği ile ilgili olarak benzer ifadelerde bulunmalarının dikkat çekici olduğu, bu şekilde ifade verilmesinin önceden kararlaştırılmış olduğunun göstergesi olduğuna yer verildi.

"Silahın nerede, ne şekilde imal edildiği bilgisine ulaşılamadı"

Sanık Ogün Samast tarafından kullanılan cinayet silahının ne şekilde temin edildiğiyle ilgili özellikle Karadeniz, Trabzon bölgesindeki yasa dışı silah üretimi ve kaçakçılığı konusu, olaylarda kullanılan ya da yakalamalarda ele geçirilen silahlar ile bu silahların olay ve kişi bağlantıları üzerinde detaylı araştırmanın yapıldığı kaydedildi.

Kararda, yapılan araştırmalarda el yapımı silahlarda bire bir benzerlik bulmanın mümkün olmadığına yer verilen raporda, "Silahların tüm parçalarının ayrı ustalar tarafından imal edildiği ve sonradan yine bir başka usta tarafından birleştirildiği, böylelikle silahın kaynağına ulaşmanın oldukça güç olduğu anlaşılmış ve böylece müfettişliğimizce silahın, nerede ne şekilde imal edildiği bilgisine ulaşılamamıştır." denildi.

Hrant Dink'e yönelik koruma önlemlerinin alınması konusunda ellerinde yeterli bilgi mevcut olmasına rağmen, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığınca "Hedef Şahıslar Programı" ile ilgili gerekli değerlendirmelerin yapılmadığı ve Dink'in bu programa kaydının yapılmadığı ve buna bağlı olarak da koruma tedbirlerinin alınmadığı ifade edilen raporda, suçun önlenmesi için gerekli girişimlerde bulunulmadığı vurgulandı.

Eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in 9 Mayıs 2006 ile 16 Ekim 2009 tarihleri arasında İstihbarat Dairesi Başkanı olarak görev yaptığı, Eski C (Aşırı sağ ve dini istismar faaliyetleri) Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in 21 Temmuz 2005 ile 26 Mart 2007 tarihleri arasında İDB-C Şube Müdürü olarak görev yaptığı, eski C Şube Müdür Yardımcısı (C Şube Müdür Vekili) Tamer Bülent Demirel'in 29 Temmuz 1999 ile 31 Temmuz 2006 arasında C Şube Müdürlüğünde farklı unvan ve rütbelerle görev yaptığı kararda bildirildi.

Akyürek, Yılmazer ve Demirel'in sorumlulukları

Gerekçeli kararda, eski İstihbarat Dairesi Başkanı Akyürek'in 17 Şubat 2006 tarihli (Hrant Dink'in öldürülebileceği ile ilgili) yazıyı dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü olarak imzaladığı belirtilerek, Akyürek'in İstihbarat Dairesi Başkanı olarak göreve başladıktan sonra zamanında kendisinin yazdığı yazıdan da hareketle tehdidin önem ve boyutunu değerlendirip gerekli işlemleri yapması gerektiği, İstanbul’daki emniyet görevlilerinin sorumlulukları olup olmadığı hususunun kendi görev ve sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı, bu sebeple adı geçenin sorumluluğunun mevcut olduğu kanaatine varıldığı anlatıldı.

Eski C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in de aynı tarihli yazının gereğinin yapması gereken birimin müdürü olduğu kaydedilen gerekçeli kararda, müdür olarak her türlü evrakı inceleyip gerekirse talimatlarını vermesi gerektiği aktarıldı.

İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünde 2007 yılı mart ayında toplam 586 personelin görev yaptığı, bu sayının 2013 yılı mart ayında 706 personele çıktığı anlatılarak, personelin büyük bölümünün 15 Temmuz 2016'dan sonra çıkan KHK'lar ile görevlerinden ihraç edildikleri kaydedildi.

Kararda, şu ifadelere yer verildi:

“Söz konusu personel sayısında yapılan artış ile FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat/iltisaklı olup KHK ile ihraç edilen çok sayıda personelin bu şubede göreve alındıklarının anlaşıldığı, akabinde bu şube tarafından yürütülen kumpas soruşturmalarıyla devletin bekasını tehdit eden pek çok haksız iş ve işlemin gerçekleştirilerek tüm bunların merkezinde iş bu şubenin görev aldığının anlaşıldığı, buna göre yanlı teftiş raporlarıyla yönlendirilen atamalar sonuçları itibariyle değerlendirildiğinde en başından itibaren örgüt tarafından bu şubenin ele geçirilmesinin amaçlandığı görülmüştür.”

Gerekçeli kararda, cinayet sonrası dönemin İstihbarat Daire Başkanı sanık Ramazan Akyürek ile eski İstanbul Emniyet Müdürü sanık Celalettin Cerrah ve diğer kolluk görevlilerinin de katılımıyla olağanüstü gündemle toplantı yapıldığı anlatıldı.

Kararda, bu toplantıda vakıf olduğu yardımcı istihbarat elemanını ve bundan elde edilen istihbari bilgileri katılımcılara bildirmeyip gizleyen Akyürek'in bu süreçte sanık Ali Fuat Yılmazer ile iletişim halinde olduğu ve yardımcı istihbarat elemanıyla daha öncesinden görüştüklerini bildikleri sanık Muhittin Zenit'i arayarak elemanla irtibata geçmesini istedikleri aktarıldı.

Elde edilen bilgilerin bu toplantıda sanık Akyürek tarafından paylaşılması yerine gizlendiği vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:

"İstanbul gibi tüm yönleriyle ve devlet kurumlarıyla yerleşik bir güven mekanizması oluşturmuş bir şehrin merkezi niteliğindeki aktif bir caddesi üzerinde, gündüz vakti, alenen, hiçbir müdahaleye maruz kalmaksızın, kamuoyunca da bilinen önemli bir gazetecisinin, öldürdükten sonra elini kolunu sallayarak rahat bir şekilde kaçması/kaçırılması şeklinde gerçekleşen eylemden dolayı fail/faillerinin bir an evvel tespit edilememesi ve yakalanamaması nedeniyle toplum nezdinde başta meşru hükümet ve yetkilileri olmak üzere devletin kolluk birimlerine yönelik güvensizlik, endişe ve tepki şeklinde oluşan olumsuz kamuoyuna rağmen, yapılan toplantılarda sessiz kalındığı anlaşılmıştır."

"TEM Şube, Yasin Hayal'in her eyleminden haberdardır"

Kararda, aynı şekilde Trabzon Emniyet istihbarat biriminin de elde ettiği verileri gizlediği gibi bir kısım önem arz eden evrakın da imha edildiği ve bu şekilde oluşan kaos ortamının devamının sağlandığı bilgisine yer verildi.

Ayrıca, örgütün, İstihbarat Daire Başkanlığı Şube Müdürü sanık Yunus Yazar ile Başkan Yardımcısı sanık Coşgun Çakar aracılığıyla İstanbul'da Dink Davası'na bakmakla görevli olan mahkeme başkanını kendilerinden herhangi bir talep olmaksızın, sahte bir isim ve başkanla hiçbir bağlantısı bulunmayan bir terör örgütü adına "terör faaliyetlerini deşifre etme bahanesiyle" tüm iletişimlerinin takip altına aldıkları ifade edildi.

"Terörle Mücadele (TEM ) Şube, azmettirici Yasin Hayal'in her eyleminden haberdardır." denilen kararda, Hayal'in bizzat TEM Şube ve hatta şube müdürü nezdinde ağırlanmakta oldukları dosya kapsamında alınan ifadelerden anlaşıldığı kaydedildi.

Kararda, şubelerin üzerine düşeni yaptıkları yönünde kabul edilemez değerlendirilmelerle raporlar tanzim edildiği, İstihbarat Daire Başkanlığının mutlak cinayet bilgisini edindiği halde, Planlı İstihbarat Operasyonları uygulaması yapmadığı, istihbaratı daha önce Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü görevini de yürüten İstihbarat Daire Başkanı sanık Ramazan Akyürek’in bizzat bildiği aktarıldı.

Hazırlanan raporlarda önce jandarma-emniyet kurumları arasında sonra da emniyet içerisinde, Trabzon ve İstanbul il müdürlükleri arasında objektif bir değerlendirme yapılmadığının görüldüğü ifade edilen kararda, cinayetin tüm tasarı sürecinin Trabzon’da gerçekleştiği ve bunun tamamından Trabzon emniyetinin istihbarat biriminin yanında TEM Şubesi'nin de haberdar olduğunun somut verilerden anlaşıldığı kaydedildi.

Gerekçeli kararda, buna rağmen sanıklarca düzenlenen raporlarla Trabzon görevlileri hakkında "Hrant Dink’in ölümü ile irtibatlı olaylar zinciri çerçevesinde gerek idari gerekse güvenlik tedbirleri bakımından olayların önlenmesinde gayret gösterildiği" şeklinde değerlendirme yapıldığı bildirildi.

Trabzon istihbaratına gönderilen "Hrant Dink'in mutlak surette öldürüleceği" bilgisini içeren yazının İstanbul'a neden yollanmadığı ve bunda bir kasıt/saik bulunup bulunmadığının irdelenmediği belirtilen kararda, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Özellikle azmettiricisi ve faili, tüm hazırlık hareketleri bilindiği halde neden gereken tedbirler alınmadı ve eylem önlenmedi, işleneceği bilinen eyleme dair istihbarat sağlayan yabancı istihbarat elemanı ile yapılan görüşmeler neden rapora bağlanmadı, soyut/afaki gerekçelerle neden yabancı istihbarat elemanı düşümü yapıldı?" gibi ilave soruların Trabzon'un sorumlu TEM ve İstihbarat şubeleri hakkında sorulmadığı görülmektedir."

Kararda, en dikkat çekici atamanın esasen cinayetin işlenmesinde en önemli düzeyde sorumluluğu bulunan dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C-2 Şube Müdürü sanık Ali Fuat Yılmazer'in İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğüne atanması olduğu aktarılarak, sanığın mülkiye müfettişlerinin yapmış oldukları yanlı değerlendirmelerle idari soruşturmalardan uzak tutulmasının sağlandığı kaydedildi.

"Başbakanlık müfettişlerine baskı ve tehdit"

Mülkiye müfettişi sanıkların tanzim ettiği resmi raporların içeriğinin belirlenen örgütsel saik doğrultusunda hazırlandıkları aktarılan gerekçeli kararda, bu sanıkların mevzuata aykırı şekilde yanlı, gizleyici/örtbas edici değerlendirmeler yaparak örgüt yöneticisi ve üyelerini korudukları anlatıldı.

Gerekçeli kararda, "Bunun sonucu olarak FETÖ/PDY yöneticisi ve üyesi konumunda bulunan sanıklar tarafından gerçekleştirilen gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesi eylemine katkıda bulunan kamu görevlilerinin tespitinin engellenmesi, örgütün temel ve nihai yıkıcı amaçlarına ulaşması noktasında önemli düzeydeki kurumların ele geçirilmesinde örgüt lehine elverişli sonuçların doğmasının iş bu raporlar ile elde edildiğinin anlaşılması karşısında sanıkların örgüte yardım eylemlerinin sabit olduğu mahkememizce kabul edilmiştir." denildi.

İdari soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Başbakanlık müfettişlerinin ise soruşturma sürecinde o tarihlerde İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstanbul İstihbarat Müdürü olarak atanmış olan eski Haber Alma Şube müdürü Ali Fuat Yılmazer tarafından olumsuz yaklaşımlar sonucu ifade alma, bilgi belge taleplerini karşılıksız bırakma, toplantılara katılmama şeklinde tavırlara maruz kaldıkları bildirilen kararda, Trabzon ili ve İstihbarat Daire Başkanlığınca tüm sorumluluğun İstanbul iline bırakılmaya çalışılması şeklinde olduğunun yaptırılan yanlı işlemler ve raporların, gizlenen/imha edilen evrakların, teftiş makamlarına ve üyelerine kurulan baskı ve yapılan tehditlerden anlaşıldığı kaydedildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.