Enkaz yığınları ve yerinden edilmiş Filistinlilerin kurduğu kampların ortasında çalışan sanatçılar, fırça ve tuvallerini kayıp, zorla yerinden edilme, açlık ve yoksunluk gibi soykırımın yol açtığı acıları belgelemek için kullanıyor.
Bazı sanatçılar ise İsrail saldırılarıyla yıkılan evlerin enkazını, savaşın gri tonlarını kıran renkli sanat eserlerine dönüştürerek hayata tutunma mesajı veriyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
İsrail, 8 Ekim 2023’te Gazze Şeridi’ne başlattığı saldırılarda iki yılı aşkın sürede 70 binden fazla Filistinlinin ölümüne, 171 binden fazlasının yaralanmasına yol açtı; sivil altyapının yaklaşık yüzde 90’ı tahrip edildi.
Tel Aviv yönetimi, 10 Ekim 2025’te yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını da ihlal etmeyi sürdürerek çok sayıda sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Soykırım sürecinde özellikle çocukların kasıtlı hedef alınması ve sivillerin aç bırakılması gibi suçları inkâr eden İsrail’e rağmen sahadaki gerçekler ve belgeler yaşananları gözler önüne serdi.
Bu çerçevede Filistinliler, kolektif hafızayı canlı tutmak ve işlenen suçları dünyaya hatırlatmak için sanatı bir bellek ve direniş aracı olarak benimsiyor.
Enkazdan doğan umut
Gazze Şeridi’nin orta kesimindeki El-Megazi Mülteci Kampı’nda ise Filistinli sanatçılar, yıkılan binaların enkazını canlı ve renkli sanat eserlerine dönüştürdü.
Bir çalışmada, yıkıntıların arasından yükselen efsanevi "anka kuşu" Gazze’nin direncini ve yeniden ayağa kalkma iradesini simgelerken, elbisesinde “Gazze” yazısı bulunan ve kollarıyla binaları kucaklayan Filistinli kadın figürü de öne çıkan duvar resimlerinden oldu.
Başka bir çalışmada, yıkılmış bir duvar üzerine gökten düşen roketlerle toprakta açan çiçekler birlikte tasvir edilerek İngilizce “Gazze” kelimesi yazıldı. Eserlerde ayrıca Filistinlilere umut veren ifadeler ve Filistin’in simge şairi Mahmud Derviş’ten şu alıntılar yer aldı:
“Bu topraklarda yaşamayı hak eden şeyler var” ve “Kekik ve zeytinler var oldukça biz de var olacağız.”
Acıları tuvale taşıyan tanıklık
El-Aksa Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü mezunu Filistinli sanatçı Muhammed el-Mağari, soykırım sürecinde yaşanan acıları eserlerine yansıtan isimler arasında yer alıyor.
Sınırlı imkânlara rağmen Deyr el-Belah’ta oluklu sac levhalardan yapılmış küçük bir odada çalışmalarını sürdüren Mağari, daha önce yerel ve uluslararası sergi ve festivallere katılmıştı.
Sanatçının eserleri, Gazze’de Filistinlilerin günlük yaşamda karşı karşıya kaldığı zorlukları gözler önüne seriyor.
Mağari’nin resimlerinde, ateşkese rağmen etkileri süren kıtlığın sembolü olarak boş bir kap taşıyan yorgun yüzlü çocuklar, çocuklarına yiyecek arayan yaşlılar ve su bidonlarını enkazın arasından sürükleyen kadın figürleri yer alıyor.
Bu sahnelerle sanatçı, İsrail’in sivilleri açlığa ve susuzluğa mahkûm eden politikalarına dikkati çekiyor.
Çadır içindeki yaşam, odun ve yapraklarla yemek pişirme, hayvan arabalarıyla ulaşım gibi sahneler de Mağari’nin çalışmalarında sıkça yer buluyor.
AA muhabirine konuşan Mağari, eserlerinin önemli bir bölümünü, 1948’de yüz binlerce Filistinlinin topraklarından sürüldüğü Nekbe’nin simgesi olan “çadır” temasına adadığını belirterek amacının “savaşın insan hafızasında kayda geçirilmesi” olduğunu söyledi.
Malzeme yokluğuna rağmen üretim
Gazze Şeridi’nde Filistinli sanatçılar, son saldırılar sırasında atölyelerin ve evlerin yıkılması nedeniyle ciddi imkânsızlıklar içinde üretim yapmaya çalışıyor.
Birçok sanat eseri, İsrail saldırılarıyla yıkılan mekânların enkazından kurtarılan sınırlı malzemelerle ortaya çıkarılıyor.
Sınır kapılarının kapalı tutulması nedeniyle Gazze’deki sanatçıların üretim için ihtiyaç duyduğu temel sanat malzemelerinin dahi bölgeye girişinin kısıtlı olduğu belirtiliyor. Bu durum, sanatçıları mevcut ve ilkel imkânlarla çalışmaya zorluyor.
Buna rağmen Filistinli sanatçılar, eserlerinde 1948’de yerlerinden edilen Filistinlilerin geri dönüş hayalini simgeleyen anahtar gibi ulusal sembollere yer vererek yaşanan yıkım ve kayıplara karşı hafızayı canlı tutmayı sürdürüyor.