Yapay Zeka Politikaları Derneği (AIPA) Kurucusu ve Başkanı Zafer Küçükşabanoğlu, yerli sosyal medya uygulamalarının ülkeler için neden önemli olduğunu AA Analiz için kaleme aldı.
***
Yapay zeka çağına girdiğimiz şu dönemde dijital çağın en güçlü silahı artık bilgi değil, algoritma. Bugün milyarlarca insanın iletişimi, gündemi, hatta siyasi düşüncesi birkaç küresel platformun elinde şekilleniyor. Bu durum, sadece bireysel gizlilik açısından değil, ulusal güvenlik, kültürel bağımsızlık ve ekonomik egemenlik açısından da ciddi riskler barındırıyor.
AA'nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Sosyal medya platformları yalnızca iletişim araçları değil, aynı zamanda küresel etki mekanizmalarıdır. Bu şirketler, hangi bilginin görünür olacağına karar veren algoritmalarla ekonomileri yönlendiriyor, politikaları şekillendiriyor ve toplumları dönüştürüyor.
Bu tablo, modern bir dijital emperyalizm düzenini doğurmuştur. Kullanıcı davranışlarının analizi, sadece ticari değil, siyasi manipülasyonlara da zemin hazırlıyor. Böylece ülkeler kendi dijital kaderleri üzerinde bağımsız karar alma yetilerini kaybediyor.
Yerli sosyal medya uygulamaları artık stratejik bir zorunluluk
Küresel platformların en kritik riski, verilerin hangi ülkede ve hangi hukuk sisteminde saklandığının belirsiz olmasıdır. Bir ülkenin milyonlarca vatandaşının iletişim trafiği, konum bilgisi ve siyasi eğilimleri başka bir ülkenin şirketleri tarafından depolanıyorsa, bu bir "veri sızıntısı" değil, stratejik bağımlılıktır.
Bu nedenle Avrupa Birliği'nin (AB) "dijital egemenlik" kavramını stratejik politika düzeyine taşıması tesadüf değildir. Benzer biçimde Çin, Hindistan ve Rusya da kendi sosyal medya ekosistemlerini geliştirerek bilgi akışını ulusal sınırlar içinde güvence altına almaya çalışıyor. Türkiye'de Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar'ın öncülüğünü yaptığı yerli sosyal medya uygulaması Next Sosyal ile bu adımı atmıştır.
Uygulamalar ülkelere ne sağlıyor?
Sosyal medya devleri, sadece bilgi değil ekonomik değer de ihraç ediyor. Reklam gelirleri, kullanıcı verileri ve içerik üretici ekonomisi gibi unsurlar, çoğunlukla platformun merkez ülkesine akıyor. Bir ülke kendi sosyal medya altyapısını kurduğunda, ekonomik kazancı içeride tutar, yerli yazılım ekosistemini güçlendirir.
Kültürel olarak ise bu platformlar o ülkenin diline, mizahına ve iletişim biçimine uygun, yerli bir dijital kamusal alan yaratır. Yerli sosyal medya uygulamaları geliştirmek artık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluktur. Bu, yalnızca teknoloji değil, bilgi güvenliği, ekonomik bağımsızlık ve toplumsal istikrar meselesidir.
Kamu kurumlarının ve özel şirketlerin kendi iletişim altyapılarını kurması, siber güvenlik zincirindeki en zayıf halkayı ortadan kaldırır. Bu alanda geliştirilecek çözümler, yapay zeka destekli moderasyon, dezenformasyon tespiti ve etik algoritmalar gibi alanlarda ülkeye önemli bir bilgi birikimi kazandırır.
Dezenformasyon ve siber saldırılarla mücadele
Özellikle de dezenformasyon tespiti ülkeler için olmazsa olmazdır. Ülkeler milli güvenliklerini ve vatandaşlarının haklarını korumak için dezenformasyonu engellemelidir. Günümüzdeki en büyük dezenformasyon sorunu ise derin kurgu olarak adlandırılan deep fake teknolojisidir.
Deepfake, itibarı sarsabilir, mahremiyeti zedeleyebilir, bireyi ve toplumları manipüle edebilir ve uluslararası kaosa yol açabilir. Böyle bir konuda ülkelerin gerekli regülasyonları uygulaması önemlidir. Bu konuda, Avrupa risk temelli, Çin çok katı, ABD daha özgürlükçü ilerliyor. Türkiye ise bu tabloda henüz yolun başındayken hem güvenliği sağlayıp, hem de inovasyonu kısıtlamadan doğru dengeyi bularak adımlar atmalıdır.
2024 yılı itibarıyla yapılan küresel siber güvenlik raporlarına göre, sosyal medya platformlarından gerçekleştirilen kimlik avı saldırıları, tüm siber saldırıların yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Aynı şekilde sosyal medya dolandırıcılığı vakaları son beş yılda yüzde 150 oranında artmış durumda ve bu da milyonlarca insanın hem mali kayba uğramasına hem de kişisel verilerin çalınmasına yol açıyor.
Bu rakamlar, sosyal medyanın siber güvenlik tehditleriyle ne kadar iç içe geçtiğini ve bu platformların güvenlik zafiyetlerinin ulusal düzeyde de riskler doğurduğunu gösteriyor. Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Siber Güvenlik Başkanlığının kurulması ise bu konuda çok önemli bir adımdır.
Sonuç olarak, böyle bir dünyada dijital egemenliğin tanımı değişmiştir. Günümüzde egemenlik artık veriyle ölçülüyor. Bir ülke, vatandaşının dijital kimliği üzerinde söz sahibi değilse, egemenliğinin bir kısmını kaybetmiş demektir. Dijital bağımlılık, ekonomik bağımlılıktan çok daha görünmez ama çok daha derin bir kırılganlık yaratır. Bu nedenle her ülke, kendi sosyal medya altyapısını geliştirerek hem ulusal güvenliğini, hem de demokratik dengesini korumalıdır.
(Zafer Küçükşabanoğlu, Yapay Zeka Politikaları Derneği (AIPA) Kurucusu ve Başkanıdır.)
*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.