Dolar
32.56
Euro
34.81
Altın
2,320.40
ETH/USDT
3,138.00
BTC/USDT
64,209.00
BIST 100
9,722.09
Politika, arşiv

BM'de güçlünün borusu ötüyor

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Birleşmiş Milletler'in yapısıyla ilgili, "Kim güçlüyse, kim BM Güvenlik Konseyi'nde güçlü bir ülkeyse onun borusunun öttüğü bir dünyadır" dedi.

19.12.2014 - Güncelleme : 19.12.2014
BM'de güçlünün borusu ötüyor

GAZİANTEP

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Hasan Kalyoncu Üniversitesi tarafından düzenlenen, "Ortadoğu'da Barış, Aktörler, Sorunlar ve Çözüm Arayışları Sempozyumu"nun açılışında, Ortadoğu'nun, insanlık tarihi boyunca dünya barışı ve insanlık adına önemli mekan olarak dikkat çektiğini söyledi. 

Ortadoğu'da barış olmadan dünyada barışın mümkün olamayacağını vurgulayan Kurtulmuş, "Bugün konuştuğumuz ve yaşadığımız kaosların başlangıcı yeni değildir. İnsanlık özellikle son 1 asır boyunca fiili olarak dengesizlik durumunu, savaş, kriz ve kaos dönemini yaşamaktadır. Esasında 1. Dünya Savaşı'nda ortaya çıkan bu süreç, bugünde tüm canlılığıyla devam ediyor. Bu süreci ortaya çıkaran en temel sorun küresel bir barış düzeninin kaybedilmiş olmasıdır" diye konuştu. 

1. Dünya Savaşı'nın, "hem eski düzeni yıkmak hem de kapitalizm sisteme bir takım yeni pazarlar oluşturmak için imparatorlukların yerine yeni devletlerin kurulmasını sağlayan bir süreç" olduğunu dile getiren Kurtulmuş, söz konusu savaşın da yeni bir dünya barış düzenini getirdiğine işaret etti.

İnsanların, 1. Dünya Savaşı sonrası sadece 20 yıl barış içerisinde yaşayabildiğini anlatan Kurtulmuş, kavga ve savaş dilinin hiçbir zaman ortadan kalkmadığını vurguladı.

Kurtulmuş; Bosna, Afganistan, Irak, Suriye'nin yanı sıra Arap Baharı'yla ortaya çıkan çatışmalarda 2. Dünya Savaşı'ndaki kadar insan öldüğünü anlattı. 

Dünyada düzensizlik halinin hakim olduğunu savunan Kurtulmuş, "Bunu karamsar bir tablo ortaya koymak için değil, sadece durumu tespit etmek için söylüyorum" ifadelerini kullandı.

"Suriye krizini bugünkü dengeler içerisinde çözemezsiniz"

Suriye'deki krizin hala çözülemediğini anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"2. Dünya Savaşı'ndan sonra hakimlerin gücü üzerine bir sistem kurulmuştur. Suriye'deki kriz devam ediyor, görünen o ki bir müddet daha devam edecek. Suriye krizini bugünkü dengeler içerisinde çözemezsiniz. Çünkü Birleşmiş Milletler'in (BM) bugünkü yapısı krizleri çözmek, savaşları sonlandırmak üzere kurulan bir sistem değildir. Tam tersi kim güçlüyse, kim BM Güvenlik Konseyi'nde güçlü bir ülkeyse onun borusunun öttüğü bir dünyadır. Çünkü Suriye krizini çözemeyenler, Ukrayna krizini de çözemiyor. Biz dünya sisteminin çözüm üretecek noktaya gelmesini nasıl sağlayacağız ve dünya barışına katkı sağlayacağız asıl bunu düşünmeliyiz." 

"Dünya bu haliyle şekillenemez"

Kurtulmuş, Türkiye olarak sürekli "şu anda var olan, ne yazık ki dünya sistemini yönetemeyen uluslararası kurumların yeniden yapılanmasının dünya barışı için zaruri" olduğuna dikkat çektikleri ifade etti.

Bu yöndeki çalışmaları sürdürmekte kararlı olduklarını belirten Kurtulmuş, "5 büyük ülkenin insafına terk edilen küresel barış olamaz. 5 ülke 195 ülkenin nasıl yol alacağına tek başına veya birlikte karar veremezler. Dünya bu haliyle şekillenemez. Onun için BM'nin ve diğer uluslararası kuruluşların yeniden gözden geçirilmesi gerekir" dedi.

Ortadoğu'daki kavga ve gürültülerin nedeninin iyi tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, söz konusu problemlerin sebebini ortadan kaldıracak adımların atılmasını istedi. 

"Seyirci kalmayacağız"

Bazı büyük güçlerin bu coğrafyadaki temel stratejilerinin 1 asırdır hiç değişmediğini savunan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

 "Meşhur böl, parçala ve yönet stratejisinin bugün de belirli oranlarda, farklı yöntemlerle uygulandığını hepimiz görüyoruz. Türkiye olarak bizim vazifemiz ve önceliğimiz bu bölgede daha fazla bölünmeyi değil, daha fazla bütünleşmeyi, birliği ve dirliği sağlamak olacak. Bu çerçevede bölge ülkelerinin içindeki etnik ve mezhebi farklılıklarıyla dağılmasını değil, bu farklılıkları zenginlik olarak kabul edecek yeni bir anlayışla yapılandırılmasını hayal ve bunun için gayret ediyoruz. Bunun için de ortaya çıkan sorunların hepsine maalesef tüm dünya seyirci kalsa da Türkiye olarak asla seyirci kalmayacağız."

Kurtulmuş, ülkelerindeki iç savaştan kaçan yaklaşık 1,7 milyon Suriyeli'nin Türkiye'ye geldiğini anımsattı.

Türkiye'nin, sınırlarını ve gönüllerini Suriyelilere açtığını hatırlatan Kurtulmuş, "Arap, Türkmen, Kürt, Yezidi demeden hepsine kapımızı açtık. Kobani'den (Ayn el Arap) sadece 3 günde 200 bin kişiyi Türkiye'ye aldık. Türkiye'nin 3 günde kabul ettiği göçmen sayısı, tüm Avrupa kıtasının 2013'te kabul ettiği sığınmacı sayısından daha fazladır. Bu bizim insanlık, komşuluk, dostluk ve kardeşlik vazifemizdir. Elini uzatana kayıtsız kalamayız. Ama şunu da biliyoruz; Türkiye olarak bizim görevimiz sadece göçmenlerin sıkıntılarını gidermek değil, bölge haklarının kalıcı barış perspektifini de katkı sunabilmektir" diye konuştu. 

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin son 12 yıldaki ekonomik büyümesinin herkesi şaşırttığını sözlerine ekledi.

"İsrail, suni yollarla doğumu yapılan bir ülkedir"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İsrail'in yürüttüğü politikaların bölgedeki barışı olumsuz etkilediğini belirterek, "İsrail, suni yollarla doğumu yapılan bir ülkedir" dedi. 

Akgün'ün, "Rasmussen'in bahsettiği Bosna modelinin hayata geçirilebilir mi, Suriye'de ne yapılmalı ki çatışmalar dursun" şeklindeki sorusu üzerine Kurtulmuş, başından beri Suriye'deki muhalefete destek olduğunu iddia eden ülkelerin hemen hiçbirisinin "Suriye'de nasıl barış sağlanır" konusunda bir master planı olmadığını savundu. 

Bu ülkelerde "Olaylar gelişsin bir sonuç bulunur" gibi bir anlayış olduğunu anlatan Kurtulmuş, "Temel mesele ellerinde ciddi bir yol haritasının olmamasıdır. Şimdi BM'de Rusya varken, Rusya Esed rejimine arka çıkarken, Suriye meselesini nasıl çözeceksiniz. BM'nin Suriye'ye müdahalesini nasıl bekleyeceksiniz. Mümkün değil. Orada herhangi bir müdahale için BM kararını esas almak hemen hemen imkansızdır" diye konuştu.

Kurtulmuş, Suriye için Bosna modelinin uygulanabileceği noktasında Rasmussen'den farklı düşündüğünü belirtti. 

Baştan beri en büyük korkularının Ortadoğu'da "Balkanizasyon" senaryosunun uygulaması olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"1. Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'nun dikiş tutmamasının temel nedeni, mevcut Sykes-Picot düzenidir. Sınırlar öylesine bölünmüş ki; bunun hiçbir sosyolojik temeli yok. Hatay, Türkiye toprakları içinde değildi. Hatay'ı Adana'dan, Dörtyol'dan, İskenderun'dan ayırt eden şey neydi. Ya da Dohuk'u Hakkari'den ayıran hangi sosyolojidir. Yani Sykes-Picot Ortadoğu'daki savaşların devamı perspektifi üzerine kurulmuş bir düzendir. Dolayısıyla bu sınırların daha fazla bölünmeyi zaten tek başına körükleyeceği, dış desteklerle bu bölünmenin daha fazla artırılacağı aşikar. Bizim amacımız bu bölgede halkların daha fazla bölünmesi üzerinden bir sistem çıkarmak olamaz, olmamalıdır."

Bosna Hersek'te uygulanan modelin, yönetim şeklinin aslında Bosna'yı yönetilemez bir ülke haline getirdiğini kaydeden Kurtulmuş, "Bu 'kantonel modelin' Bosna Hersek'in iyi yönetilememesinin önemli gerekçelerinden biri olduğunu biliyoruz" dedi.

Birlikte yaşama kültürü

Bölgedeki insanların asırlarca birlikte yaşama kültürüne sahip olduklarını dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Uluslararası camia olarak vereceğimiz en büyük destek, bu birlikte yaşama kültürüne sahip insanların demokratik standartları yüksek rejimlere kavuşmasını sağlamaktır. Bu ülkenin kendi demokratik sürecini hızlandırmak ve bütün farklı unsurların demokratik Suriye rejiminin bir parçası olmasını sağlamak en doğru yoldur. Bunu yapabilirsek, uluslararası sistem Esed rejiminin kenara çekilmesini sağlar ve onun üzerinden kalan demokratik unsurlarla bütün radikal grupları temizleyerek, yeni bir demokrasiyi Suriye'de inşa etmeyi başarırsak, en doğru yol budur. Aksine Bosna benzeri bir modelin kurulması, Suriye'nin pratik olarak bölünmesi, çatışmaların yıllarca devam etmesi anlamına gelir."

Kurtulmuş, bölge halkını, "İnsanlığın yaradılıştan ötürü eşitliği prensibi"nin asırlardır bir arada tuttuğunu belirtti.

"İsrail'in politikaları bölge barışını etkiliyor"

İsrail'in yürüttüğü politikaların bölgedeki barışı olumsuz etkilediğini öne süren Kurtulmuş, "İsrail, 1. Dünya Savaşı sonrasındaki süreçte oluşmaya başladı ve 2. Dünya Savaşı'nın ardından da doğal yöntemlerle değil, tüp bebek olarak dünyaya geldi. İsrail, suni yollarla doğumu yapılan bir ülkedir" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, İsrail devleti ve hükümetinin sürekli saldırgan tavır sergilediğini, genişlemeci tavırlarını da sürdürdüğünü ileri sürdü.

İsrail'in, kendisine bırakılan topraklar yerine geniş coğrafyayı hakimiyeti altına almayı hedeflediğini ifade eden Kurtulmuş, "Müslümanlara ve oradaki İslami mabetlere yapılan zulümler de barışı engelleyen en önemli nedenlerden biridir" diye konuştu.

Rasmussen ise katıldığı toplantılarda kendisine, "NATO'nun Libya'da bu kadar başarılı bir operasyon yapmışken neden Suriye'de yapmadığının" sorulduğunu söyledi. 

Suriye konusunda NATO'ya böyle bir yetki verilmediğini anlatan Rasmussen, şunları kaydetti:

"Suriye için durum aynı değil. Birinci olarak hukuksal bir mesele var ortada. İkincisi bölgesel bağlamda farklılıkları var. Libya'da bizim açık, seçik bir bölgesel desteğimiz vardı. Bölge ülkeleri NATO operasyonlarına katkıda bulundu. Suriye'ye geldiğimizde bölgesel bir mutabakat yok. Bölgedeki ülkelerin Suriye ile ilgili fikirleri bölünmüş durumda. Adeta vekaleten bir savaş yapılıyor. Üçüncü nokta ise Suriye'deki muhalefet o kadar bölünmüş durumda ki, hiçbir garantiniz yok. Dışarıdan yapılacak bir askeri operasyonla ülkede bir istikrarın sağlanacağı garanti değil."

Rasmussen, Suriye'nin bir devlet olarak muhafaza edilmesinden yana olduğunu anlattı. 

Ortadoğu'daki sorunları çözmek için mezhepçi politikaların durdurulması gerektiğine işaret eden Rasmussen, "Suriye'deki gibi Alevi bir azınlığın Sünni bir çoğunluğa hükmetmesi kabul edilemez" şeklinde konuştu.

Suriye'nin en büyük dezavantajı petrolünün olmayışı

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "IŞİD veya benzeri terörist grupları ortadan kaldırmanın yolu, Suriye halkının tüm farklı unsurlarının kendi ihtiyaçları doğrultusunda katılımını sağlamaktır" dedi.

Suriye'de çözümün nasıl sağlanacağı ilgili bir soruya Kurtulmuş, "Eğer Suriye'nin de Irak gibi bol miktarda petrolü olsaydı Suriye çoktan işgal edilmişti. Dolayısıyla Suriye'nin en büyük dezavantajı petrolünün olmayışı" dedi.

Suriye rejiminin, uçuşa yasak bölgeyle köşeye sıkıştırılacağını dile getiren Kurtulmuş, özellikle koalisyon ülkelerinin bir çoğunun Esed rejimini yok etmek gibi bir meselesi olmadığını savundu.

Kurtulmuş, IŞİD ve benzeri organizasyonların bir sonuç olduğu kanaatini taşıdıklarını ifade etti. 

IŞİD'in içerisinde batılı ülkelerden gelen çok sayıda unsurların olduğunu anlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bu terör örgütü siyasi istikrarsızlıkların sonucunda ortaya çıkmıştır. Farz edelim gücümüz yetti IŞİD'İ bugün bitirdik. Suriye'deki politik şartlar böyle devam ederse yarın IŞİD gidecek başka bir şey olacak. Dolasıyla IŞİD veya benzeri terörist grupları ortadan kaldırmanın yolu, Suriye halkının tüm farklı unsurlarının kendi ihtiyaçları doğrultusunda katılımını sağlamaktır. Suriye rejimini hareket edemeyecek hale gelmesini sağlamak lazım. Onun için de uçuşa yasaklı bölge önemli bir konuydu ama bu geciktikçe anlamını yitirecek bir konu olacak."

Kurtulmuş, Suriye'de halkın kendini yönetebileceği bir ortamın oluşmasını arzuladıklarını belirtti.

Yeni göç dalgası

Yeni göç dalgası beklentileriyle ilgili soruyu da cevaplandıran Kurtulmuş, Halep'te oluşabilecek yeni bir durumda 400 bin kişi yerinden edebileceğini vurguladı. 

Bu olası durumun ise birinci dereceden Türkiye'yi etkileyeceğine işaret eden Kurtulmuş, ne olursa olsun uzatılan yardım elini yanıtsız bırakmayacaklarını kaydetti. 

Modarotör Akgün'ün, "Uzun süredir Filistin'de barış olmadan Ortadoğu'da barış olmaz sözü hakimdi. Sizce bu görüş halen geçerliliğini koruyor mu" şeklindeki soru üzerine Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"İşler düzelecek derken İsrail yeniden saldırgan tutum içerisine giriyor. Gazze'yi işgal ediyor, İsrail askerleri Mescid-i Aksa'ya botlarıyla giriyor. Baktığınız zaman İsrail her ne kadar Ortadoğu barışından yana olsa bile maalesef hükümetin içerisindeki bazı uygulamaların barışı sürekli sekteye uğrattığını görüyoruz. Yani İsrail'in çok da barışçıl bir tutum içerisinde olmadığı açık. Evet İsrail ve Filistin arasında barış olmadan Ortadoğu ve dünya barışının sağlanması mümkün değil ancak bu durum İsrail için de çok sürdürülebilir bir durum değil. Çünkü artık çok şükür dünyanın birçok yerinde özellikle Kuzey Avrupa ülkeleri Filistin'i tanımaya başladı. Aynı şekilde İnsan Hakları Mahkemesi'nde Gazze ile ilgili kararlar alınıyor. Böyle baktığımız zaman şimdiye kadar duyarsız davranan çevrelerin bile form değişikliğine gittiğini görüyoruz. Bu Filistin halkı açısından önemli bir kazanımdır."

Rasmussen ise Suriye için düşünülen tampon bölgenin ülkenin bazı bölümlerini işgal etmek anlamına geleceğini ileri sürdü. 

Kalıcı çözümün tek başına hava operasyonuyla mümkün olamayacağını belirten Rasmussen, "Tampon bölge olsaydı bayağı kapsamlı askeri operasyon olacaktı. Sanırım ana neden bu. O yüzden bu konuda isteksiz oldular" ifadelerini kullandı. 

İran'daki nükleer silah iddialarına ilişkin bir soru üzerine Rasmussen, "İran'daki nükleer silah konusunda çok kaygılıyım. Bu ülkenin nükleer silah konusunda adım atma ihtimali elbette tedirginlik oluşturuyor. Çünkü böyle olası bir durum, küresel anlamda herkes için olumsuz ve ağır sonuçlara neden olacaktır. O yüzden her sorunun barışçıl diplomatik yollarla çözülebileceğine inanıyorum" diye konuştu.

Konuşmaların ardından hazırlanan platformda hatıra fotoğrafı çektiren protokol üyeleri, sempozyumun yapıldığı alandan ayrılırken öğrencilerin getirdiği beyaz güvercinleri havaya bıraktı.

Sempozyuma, Vali Erdal Ata, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül, protokol üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Muhabir: Kerem Kocalar - Zuhal Kocalar

 

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.