Dolar
32.33
Euro
34.96
Altın
2,213.83
ETH/USDT
3,575.40
BTC/USDT
70,805.00
BIST 100
9,056.61
Politika, arşiv

Çözüm süreci kararlılığımız devam ediyor

Başbakan Davutoğlu, "Bölge halkı bu örgüte karşı ciddi bir infial içindedir. Çözüm süreci kararlılığımız devam ediyor" dedi.

25.10.2014 - Güncelleme : 25.10.2014
Çözüm süreci kararlılığımız devam ediyor

KAYSERİ

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Yüksekova'da üç askerin şehit edilmesine ilişkin "Bütün bunlar, açık şekilde Kobani olayları ve arkasını takip eden gelişmeler göz önüne alındığında, Türkiye'yi kaosa, kargaşaya sürüklemek isteyen iç ve dış çevreler ve odaklar tarafından nasıl planlar yapıldığının açık bir göstergesi" dedi. 

Davutoğlu, Kayseri Büyükşehir Belediyesini ziyaretinin ardından gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 Çeşitli açılışlar için geldikleri Kayseri'de, Yüksekova'dan gelen acı haberi büyük üzüntüyle öğrendiklerini dile getiren Davutoğlu, Yüksekova'da 3 askerin hunharca saldırıyla şehit edildiğini, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Hakkari Valisi Yakup Canbolat ile görüşerek taziyelerini ilettiğini, detaylı bilgi aldığını aktardı.

Şehit olan 3 askerin herhangi bir askeri görev icra etmek üzere değil, bazı ihtiyaçlarını karşılamak üzere Yüksekova merkeze gittiklerini belirten Davutoğlu, şu bilgileri verdi:

"Bütün güvenlik birimlerimiz Yüksekova'da ve çevredeki bütün yollarda yoğun bir arama faaliyeti sürdürüyor. Bu hunharca ve alçakça saldırıyı yapanların tespit etmek etmek için yoğun bir çaba içerisindeyiz. Herhangi bir gelişme olduğunda bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Bütün bunlar açık bir şekilde Kobani ve sonrasında takip eden gelişmeler gözönüne alındığında Türkiye'yi kaos ve kargaşaya sürüklemek isteyen iç ve dış bazı çevreler ve odaklar tarafından nasıl planlar yapıldığının açık bir göstergesi."

Bütün halkı yaşanan saldırı karşısında tek vücut olmaya, milli şuuru ve bilinci harekete geçirmeye davet eden Davutoğlu, "Sükunet içinde ancak aynı zaman özellikle bölgedeki kürt vatandaşlarımızın Bingöl'deki saldırıdan sonra bu saldırıda da esnafla doğrudan temas halindeyken yani halkla iç içeyken yapılan bu saldırılarla aslında hedef edilen sadece şerefli polislerimiz ve askerlerimiz değil. bölgenin huzuru, Bingöl'ün ya da Yüksekova'nın oradaki vatandaşlarımızla kader birliği yapan güvenlik görevlilerimizin şehit edilmesidir" dedi.

Davutoğlu, Yüksekova ve bütün bölge halkının hainlere en açık ve net cevabı vereceğinden emin olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bugünler herkes için bir sınavdır. Biz her zaman milli birliğimizi korumak, vatandaşlarımız arasındaki huzur ve sükunu temin etmek ve ülkede asayişi sağlamak için ne gerekiyorsa bütün tedbirleri alacağız. Suçluları ortaya çıkarabilmek ve adalete teslim etmek için de biran önce Genelkurmay Başkanımıza, İçişleri Bakanımıza ve Hakkari Valimize gerekli talimatları verdim. Her türlü çaba gösterilecek, bu katiller, bu alçaklar yaptıklarının hesabını verecekler. Bunun bir kez daha teyit etmek isterim. Kimse halkımızın ve devletimizin bu saldırılar karşısında herhangi bir şekilde tereddüt göstereceğini düşünmemelidir."

"Bu samimiyet sınavından herkes geçecek"

Bir gazetecinin "Çözüm sürecinde bundan sonraki sürece ilişkin yol haritası ne zaman açıklanacak? Son dönemde Öcalan'ın sekreterya talebi olduğu ifade ediliyor. Böyle bir sekreterya kurulması talebi hükümetin gündeminde var mı?" sorusunu yanıtlayan Davutoğlu, çözüm sürecinin kendileri için asırlarca bir arada yaşamış halkın değişik kesimleri arasındaki barışı ihdas etme ve milli birliği tesis etme süreci olduğunu söyledi.

"Herhangi bir şekilde teröre, bu tür saldırganlara, bu vahşilere, bu eşkiyalara taviz verme süreci değildir" diyen Davutoğlu, tek muhataplarının terör örgütü değil, bölgede yaşayan halk, halkı temsil eden her kesim olduğunu, halkın orada tek bir parti ve grup tarafından temsil edilmediğini ifade etti. 

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Son olaylar da gösterdi ki aslında bölge halkı bu örgüte karşı çok ciddi bir infial içindedir. Bu örgütün sadece Türkiye'nin değil, bölgede yaşayan barışsever vatandaşlarımız için de tehdit olduğunu fark etmektedirler. Dolayısıyla çözüm sürecindeki kararlılığımız devam eder. Biz, asırlarca bir arada yaşamış olan vatandaşlarımız arasında bu güçlü bağı tesis edecek her türlü adımı atarız ama bu alçakça cinayetleri yapanları da takip eder veya onlarla ilgili olarak da hukuk devletinin gerektirdiği her türlü tedbiri alır, her türlü çabayı da gerçekleştiririz."

Bugünkü saldırıda yüzlerinin maskelenmiş olmasının da maskenin öyle bazı siyasilerin ifade ettiği gibi basit bir araç değil, suç işlemeye dönük, cinayet işlemeye dönük bir araç, çaba olduğunu açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"En kısa zamanda iç güvenlik ile ilgili reform ve gerekli tedbirler paketi geçecek, yasalaşacak ve her türlü tedbir alınarak ülkemizin huzuru korunacak. Hiçbir hükümet yetkilimizden, başta benden, İmralı'da herhangi bir sekretarya kurulacağına dair bir ifade söz konusu olmamıştır. Hiç kimseye verilmiş bir sözümüz de yok. O anlamda her zaman vurguladık, açık ve net tekrar vurguluyorum, kamu düzeni sağlanmadan hiçbir talep, hiçbir görüşme bu anlamda yapılamaz. Kamu düzeni sağlanacak, bu hunharca saldırılar sona erdirilecek. Bu konuda bütün ilgili tarafları net tavır almaya çağırıyoruz. Hiçbir şekilde bu tarz bir talep bizim tarafımızdan kabul görmüş de değildir, bizim tarafımızdan böyle bir çalışma da söz konusu değildir. Kimse Hükümetimizle görüşmeden ya da Hükümetimizin kararını net ve açık şekilde görmeden kamuoyuna bu şekilde açıklamalar yapmamalıdır. Zaten bu samimiyet sınavından geçmedikçe de kimse barış ve demokrasi yanlısı olduğunu, çözüm yanlısı olduğunu iddia edemez. Bu samimiyet sınavından herkes geçecek, kim barış istiyorsa, çözüm istiyorsa görüşülür ama kim Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve milletimize dönük, en çok da bölge halkına dönük ki bu şehit edilen kardeşlerimizden biri de Bingöl'den. Şimdi bölge halkını da katleden bu alçaklara karşı ortak bir tavır almadan, kamu düzeni sağlanmadan kimsenin bir kendince hüküm vermesine kamuoyumuzun itibar etmemesi gerekir."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şu ana kadar Kobani'ye herhangi bir geçiş olmamıştır ama Türkiye'nin bu konudaki iyi niyetini de bütün dünya görmüştür. Uluslararası basında 'Türkiye, Kobani'ye yardım etmiyor' diye bir takım yaygaralar çıkaranların da maskeleri bu anlamda düşmüştür" dedi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Başbakan Davutoğlu ile Abdullah Öcalan arasında görüşme gerçekleştiği" iddiasını hatırlatan Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu, Öcalan'ın benimle görüştüğüne dair son derece açık söylüyorum, ihanet ifade eden bir ithamda bulundu. Böyle bir görüşme de söz konusu değildir" dedi. 

Kılıçdaroğlu'nun, bu tür provokatif açıklamalarla milleti infiale sevk etmek istiyorsa tarih önünde hesap vermek zorunda kalacağını dile getiren Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Kimse, bizden bir açıklama olmadan, bizim kanaatimiz ortaya konulmadan, bu tür ithamlarla, bu tür iftiralarla toplumumuzun huzurunu bozmamalı. Özellikle de ana muhalefet partisi liderinin bugünlerde yapacağı her açıklama, kendisi için bir siyaset sınavıdır, dikkat etmelidir. Yanındaki genel sekreter, Kobani olayları başladığı gün tweet atarken, kendisi 'Türkiye, IŞİD ile işbirliği yapıyor' iddiası altında o provokatiflere hükümetimizi ve Türkiye'yi hedef gösterirken bu hesapları yapmalıydı. Şimdi bu tür suçları açık bir şekilde işledikten sonra bizim Öcalan ile görüştüğümüz gibi bir iftirayı atması da, böyle kritik günlerde ne kadar sorumsuzca davrandığının bir işaretidir."

"Niyet Kobani'nin savunulması değil, üs edinmek istiyorlar"

Peşmerge'nin Kobani'ye geçişinin gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, Türkiye'nin Kobani'deki gelişmelere her zaman insani yardım açısından baktığını belirtti.

"Son bir kaç gün içinde ortaya çıkan gelişmeleri herkesin yakından takip etmesi lazım. Türkiye'de sokakları kana bulayan bu vahşiler, bu vandallar, Kobani'ye yardım edilmesi için talepte bulunduklarını ifade ediyorlardı" diyen Davutoğlu, Türkiye'nin, hem Irak Ordusu'nun asli unsurları olan Peşmergeler'in hem de Özgür Suriye Ordusu'nun sivil halka yardım etmek için Kobani'ye geçişi için yardımcı olabileceğini ifade ettiğini anımsattı.

Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Fakat gelen cevapları gördünüz, PYD hem Özgür Suriye Ordusu'nun yardım talebini hem Irak Ordusu'nun unsurlarının oraya geçişini olumlu görmedikleri, sınırlamak istedikleri yönünde ifadeler kullandı. Demek ki esas niyet Kobani'nin savunulması falan değil. Esas niyet, zaten çok az sivilin kaldığı Kobani'deki insani unsurlar değil. Niyet, çok açık bir şekilde Kobani'de, IŞİD bir terör örgütüyse kendileri de rejimle işbirliği yapan bir grup olarak orada bir üs edinmek istiyorlar. Biz müttefiklerimize de ABD'ye de bunu açık bir şekilde söyledik. Biz hiçbir terör örgütünün sınırlarımıza yerleşmesini istemeyiz. Kendi halkının meşru savunmasını yapan unsurlarsa, onlar Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket etmeliler ve net tavır almalılar. 

Şu ana kadar Kobani'ye herhangi bir geçiş olmamıştır ama Türkiye'nin bu konudaki iyi niyetini de bütün dünya görmüştür. Uluslararası basında 'Türkiye, Kobani'ye yardım etmiyor' diye bir takım yaygaralar çıkaranların da maskeleri bu anlamda düşmüştür. Türkiye iyi niyetini göstermiştir ama PYD bunu olumlu karşılamadı, olumlu karşıladığı kadarıyla dahi şu anda böyle bir geçiş süreci yaşanmadı. Türkiye'nin bu konularda ne kadar ilkesel, ne kadar tutarlı bir politika takip ettiği de açık şekilde ortaya çıkmış oldu. Bu, olmayacak anlamına gelmez, Kobani'de Suriye halkının kendi unsurları gidip Kobani'yi savunmak isterlerse, terör unsurları hariç, buna Türkiye yardımcı olabilir. Irak da şu anda IŞİD ile mücadele yürütüyor, oradan da bazı unsurlar bu konuda destek sağlamak isterse Türkiye gerekli kolaylığı göstereceğini ortaya koymuştur. Şu an itibarıyla bir geçiş yaşanmamıştır çünkü bu yardım taleplerine olumsuz tepki veren taraf PYD'dir."

"Çankaya Köşkü'nü kirleten 27 Mayıs darbecileridir"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 29 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vereceği resepsiyona katılmayacaklarını açıkladıklarının, Kılıçdaroğlu'nun "Oraya giden kirlenir" yönünde bir ifadesi olduğunun hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Bu Sayın Kılıçdaroğlu'nun kirli zihniyetinin yansıması" dedi. 

Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin tarihini bilmediğini söyleyen, CHP'yi "27 Mayıs ihtilalini destekleyen parti" olarak tanımlayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"TBMM tarafından seçilen Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ı sürükleyerek Çankaya Köşkü'nden çıkaran darbecileri destekleyen partidir CHP, o darbecilerle işbirliği yapan partidir. Milletimiz bu hafızayı unutmasın. Çankaya Köşkü'nü kirleten 27 Mayıs darbecileridir. TBMM'nin seçtiği rahmeli Celal Bayar, direndiği için sürüklenerek Çankaya Köşkü'nden çıkarıldı. O saatlerde de CHP, bu darbeye destek veriyordu, teşvik ediyordu. Çankaya Köşkü eğer tarihte bir kaç kere kirlenmişse en büyük kirlilik o 27 Mayıs sabahı yaşanan kirliliktir. Baksınlar arşivlerine, CHP o gün, o gece ne açıklama yaptı? Darbeyi selamladı. Çankaya Köşkü'nün o geceyi yaşadığı zilleti bir daha hiç yaşamamıştır. Bir de 12 Eylül'de yaşamıştır, 28 Şubat'ta yaşamıştır."

"Resepsiyona gitmek cumhuriyeti şereflendirmektir"

Başbakan Davutoğlu, "Halkımızın tertemiz oylarıyla seçilmiş, analarının ak sütü gibi temiz oylarıyla seçilmiş Recep Tayyip Erdoğan'ın vereceği ilk Cumhuriyet Resepsiyonuna gitmek, cumhuriyeti şereflendirmektir ve cumhuriyetle şereflenmektir" ifadelerini kullanarak, CHP'nin darbecilere verdiği desteği unutup "kirlenme" gibi bir ifade kullanmanın Kılıçdaroğlu'na yakışacağını söyledi. 

Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın şehit edildiğini dile getiren Davutoğlu, "Onların kanlarında, onların idam sehpalarında CHP'nin ayak izleri var. Önce onun hesabını versin, sonra halkın hür oylarıyla seçilen Sayın Erdoğan'ın vereceği resepsiyona gidip gitmemeyi kirlenme olarak ne kadar söyleyebileceğini ondan sonra tartsın. Halkın tertemiz oylarıyla seçilen Sayın Erdoğan'ın Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna gitmek insanı şereflendirir, halka olan saygının işaretidir ve bırakın kirlenmeyi, ışıltılı ve parlak bir milli iradenin parçası haline getirir insanı" değerlendirmesinde bulundu. 

STK temsilcileriyle bir araya geldi

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Hazreti Hüseyin'in mirasına sahip çıkan bizler için, onları, yetimleri, mazlumları, garipleri, eşleri öldürülen dulları, zalimlerin ve yezidlerin önünden kaçan o zavallı kardeşlerimizi ülkemize almamak, Hazreti Hüseyin'in huzuruna çıkamamak demektir, Hazreti Hüseyin'in yolunu terk etmek demektir" dedi.

Davutoğlu, Kayseri'deki sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle yemekte bir araya geldi.

Başbakan Davutoğlu burada yaptığı konuşmada, Türkiye'de bir güven ortamı oluştuğunu ve kriz bekleyenlerin bir kez daha şaşkınlığa düştüğünü söyledi. Çözüm süreci ve ulusal güvenlik mekanizmalarını kurduklarını, uyuşturucu ile mücadele ve iş kazaları ile ilgili neler yapılacağının eylem planlarını ilan ettiklerini, ortaöğretimde başörtüsünü serbest bıraktıklarını anlattı.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bütün bunlar, birilerini rahatsız etti. Kaos bekleyenler, kargaşa bekleyenler, 'Türkiye bir türbülansa girse de çevresindeki ateş çemberinin içinde bir kor olsa' diye bekleyenler harekete geçtiler, Kobani'yi bahane ederek harekete geçtiler. Şehirlerde talanla, baskıyla, vandalizmle, o piyonlar farkında olmadan 100 yıl önce oynanan büyük bir oyunun bir başka perdesini yansıtmaya çalıştılar."

100 yıl önce farklı cephelerde çatışanların yanındakinin Türk mü, Kürt mü, Arap mı, Boşnak mı, Arnavut mu olduğunu sormadığını ifade eden Davutoğlu, şehitliklerde bu kişilerin yan yana yattığını dile getirdi.

Davutoğlu, şunları söyledi:

"Şimdi farklı ülkelerde farklı coğrafyalarda birbirinden kopmuş olsalar dahi, onlar nasıl ahirette yan yana şehitler diyarındalarsa bizim için bu coğrafyalardaki her bir kardeşimiz de omuz omuza vereceğimiz kardeşimizdir. Omuz omuza vermeye karar verdiğimizde biz, zulme uğrayan kardeşimizin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadık. Suriye'den gelenlere 'Arap mısın, Türk müsün, Türkmen misin, Kürt müsün, Sünni misin, Nusayri misin?' diye sormadık. Gelsinler, kayıtlara baksınlar, kim geldiyse bizim ecdadımızın yadigarı olan topraklardan geldiler diye bağrımıza bastık ama 3 yıl Esed zulmünden kaçan o yetimlere, o kadınlara, niye onları ülkeye alıyorsunuz diye, onları dışarıda tutmak için bize çağrıda bulunan ve onlara gözlerini kapayanlar, içeride kapayanlar yani CHP ve HDP, dışarıda kapayanlar yanı Birleşmiş Milletlerin 5 daimi üyesi, şimdi dönmüşler Kobani üzerinden Türkiye'den hesap sormaya kalkışıyorlar. 3,5 yıl içinde yaşananları biz unutmadık. Bütün bu uyarıları yapmıştık.

Bendenize 3 veya 4 kez gensoru önergesi verdiler, niye ? Suriyeli mültecileri kabul ediyoruz diye, niye ? Suriye politikamızda zalimin karşısında duruyoruz diye. Batıda ABD'ye, Avrupa ülkelerine, Rusya'ya, İran'a defaatlerce anlattık, Esed'in bu zulmü devam ederse radikalizm tırmanır, terör tırmanır, eğer bir ülkede yüzde 12'lik bir azınlık yüzde 85'lik bir çoğunluğu baskı ile zulüm ile kontrol altında tutmaya çalışırsa o kitleler sahipsiz kaldıklarında nereye gidecekleri belli olmaz diye uyardık. Hepiniz şahitsiniz, Maliki'ye 'Sünnileri dışlama, sen bizim dostumuzsun, mezhep çatışması çıkarma' dedik. Esed'e söyledik. Bizi dinlemediler. Ne onlar ne de BM Güvenlik Konseyi üyeleri bu vebalden kaçamazlar."

"Kapımıza doğru gelen muhacirler kim olursa olsun kapımızı açarız"

Bugünün aynı zamanda Hicri yılbaşı olduğuna işaret eden Davutoğlu, hicreti sadece bir grup insanın göçü gibi görmediklerini vurguladı.

Davutoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Muhacirlere ensarın nasıl davrandığını bilen bizler, Ebu Eyyüb El-ensari'nin manevi hakimiyetinde bulunan bu topraklarda yaşayan bizler, Allah şahit ki kapımıza, sınırımıza, evimize doğru gelen muhacirler kim olursa olsun kapımızı açarız. Hicri yılbaşının manası ve anlamı budur ama onlar 'Kapılarınızı kapatın' dediler. Kılıçdaroğlu, '1,5 milyon Suriyeli'yi Türkiye'ye kabul etmek ihanettir' dedi. İşte 10 Muharrem yaklaşıyor, Kerbela yaklaşıyor. Hazreti Hüseyin'in mirasına sahip çıkan bizler için, onları, yetimleri, mazlumları, garipleri, eşleri öldürülen dulları, zalimlerin ve yezidlerin önünden kaçan o zavallı kardeşlerimizi ülkemize almamak, Hazreti Hüseyin'in huzuruna çıkamamak demektir, Hazreti Hüseyin'in yolunu terk etmek demektir. Bizler, ne hicretin ne de Muharrem'in ve Kerbela'nin o zor günlerinde insanlığını vicdanı olanların yollarını terk etmeyiz."

"Yurt dışındaki Türkiye düşmanlarına done vermeye kalktılar, belge vermeye kalktılar"

"Eğer bir ülkede ortak vicdan yok edilmişse, ortak ruh hali yok edilmişse o ülkenin ayağa kalkması imkanı kalmaz" diyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"62. Hükümetin kurulmasından bu yana oluşan olumlu atmosfer, iki önemli seçimi bütün kumpaslara rağmen aşan Türkiye'nin önü, geleceği, persfektifi parlaktır diye düşünüldüğünde bu Kobani'yi çıkardılar. Kobani'den gelen 200 bin kardeşimizi de biz kabul ettiğimiz halde, kitleleri bize karşı ayaklandırmaya çalıştılar. Büyük bir iftira ile 'Türkiye IŞİD'e yardım ediyor' diye alçakça iftirada bulunup yurt dışındaki Türkiye düşmanlarına done vermeye kalktılar, belge vermeye kalktılar. Türk Silahlı Kuvvetleri sadece Kobani'ye girsin diye aklı evvel bir takım tedbirler öne sürdüler. Nereye, nasıl gireceğini hiç düşünmeden... Türkiye'yi bir ateş çemberinin ortasında, bu ateş çemberine sokmamızı isteyen, bunu iteklemeye çalışan içeride ve dışarıda planların farkındayız. Şimdi iş dünyamızı da bilim dünyamızı da Anadolu'yu da Trakya'yı da şehirlerimizde en konforlu semtlerde yaşayanları da Anadolu'da en zor şartlarda yaşayanları da hepimizi de ilgilendiren şey, biz ortak bir kaderi yaşıyoruz. Herkes, ne istediğini, ne talep ettiğini yine hesap etmek durumunda."

Türkiye'nin etrafında en az 7-8 ülkenin şu anda idare edilemez durumda olduğuna işaret eden Davutoğlu, Suriye, Irak, Lübnan, Ukrayna, Yemen, Libya ve Mısır'daki gelişmeleri hatırlattı.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Kafkaslar'da her an Azerbaycan-Ermenistan sınırında olacak çatışmalarla yüreğimiz ürperiyor. Yakından takip ediyoruz. Bütün bu ateş çemberinin ortasında bir ülke var ki her şeye rağmen yükselişini sürdürüyor. İçerideki tuzaklarla dışarıda planlanan stratejik oyunlara rağmen yükselişini sürdürüyor. Şuna rağmen sürdürüyor, iş dünyamız şunu çok iyi bilir, 90'lı yıllarda dünyada demokrasi genişliyordu ve ekonomi genişliyordu, demokrasi yayılıyordu ekonomi genişliyordu. Dünya ekonomisi 90'lı yıllarda yaşadığı genişlemeyi uzun 10 yıllarda yaşamamıştı. O dönemlerde koalisyon hükümetleri, yolsuzluklar, terör ve kötü ekonomi yönetimi ile Türkiye'nin kişi başına düşen gayri safi milli hasılası neredeyse hiç artmadı. 11 Eylül'den sonra dünyada demokrasi zayıflıyor, daha çok güvenlik tedbirleri geliyor. Dünya ekonomisi, küresel ekonomik krizi atlatma çabası içinde, hala atlatamadı. Avrupa ekonomik krizi yaşandı, Ortadoğu tam bir kan yumağına çevrildi neredeyse. Bütün bu ekonomik ve siyasal gerilimler içinde bir ülke ekonomisini 3,5 misli büyüttü, demokrasisini genişletti ve geleceğe büyük bir ümitle bakıyor. Birileri bundan rahatsız oluyor. Kayserililer'in nasıl iş dünyasındaki o iddialı tutumu var ya o iddialı tutumunu Türkiye ölçeğinde sürdüren insanlardan birileri rahatsız. Dünya ölçeğinde yükselen sesimizden rahatsızlar. İsterler ki bu ses susmuş olsun, isterler ki herkes vicdanını kaybetsin. Herkesin sustuğu yerde niye Türkiye konuşuyor diye bize yüklenenler bilsinler ki, herkesin sustuğu yerde, herkesin geri döndüğü yerde nasıl Hazreti Hüseyin geri dönmemişse bizler yolumuzdan ve adalet davamızdan geri dönmeyiz."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Kobani olaylarında görüldüğü gibi, daha önce 17 Aralık olaylarında görüldüğü gibi, ondan önce Gezi olaylarında görüldüğü gibi birileri içeride ve dışarıda bu özgüvenden rahatsız oldular. Halkın devletle buluşmasında rahatsız oldular. Milleti bir tehdit gibi görmeyen yeni devlet anlayışının ortaya çıkmasından rahatsız oldular" dedi.

Buradaki konuşmasında, son cumhurbaşkanlığı seçimini anımsatan Davutoğlu, Türkiye'de ilk defa cumhurbaşkanlığı makamının halef ve selef tarafından tam bir devlet kültürü içerinde devredildiğini, bunun da yeni Türkiye'nin başlandığının işareti olduğunu söyledi.

İki arkadaşın, iki dostun cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamı birbirine tevdi ettiğini ifade eden Davutoğlu, "Ne ihtilaf oldu, ne kavga oldu, ne darbe oldu. Hiçbir şey olmadan devletin en yüce makamı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a tevdi edildi, verildi. İşte bu bile yeni Türkiye'nin başladığının işaretidir. Onun için bütün bu rahatsızlıklar yaşanıyor. İlk defa böyle bir görev devir teslimi yapıldı ve 95 ülkeden gelenler her iki cumhurbaşkanını da selamladılar. Bu erdemi yaşattıkları için ben her iki cumhurbaşkanımıza da huzurlarınızda teşekkür ediyorum" diye konuştu. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için yaptığı davet üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun davete katılmama çağrısında bulunduğunu ve "giden kirlenir" dediğini anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Herkes adayını serbestçe göstermiş, onlar çatı adayını çıkardılar, AK Parti'de 12 yıla büyük hizmetlerle damgasını vurmuş kendi genel başkanını aday gösterdi. Sonunda millet iradesini beyan etti ve çok güzel bir törenle de bu irade bütün dünya tarafından tescil edildi. Halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı 29 Ekim'de ilk kez cumhurun birliği adına herkesi bir araya getirme davetinde bulunuyor ama muhalefet partisi lideri buna karşı katılmama çağrısında bulunuyor. Evet, Çankaya Köşkü'nün ve cumhurbaşkanlığı makamının kirlendiği dönemler oldu. Ne zaman biliyor musunuz? 27 Mayıs sabahı milli iradenin sonucunda o makama gelen Celal Bayar, darbeciler tarafından neredeyse sürüklene sürüklene Çankaya Köşkü'nden çıktığı zaman, o makam lekelenmiştir. Şimdi Kılıçdaroğlu'na söylüyorum, kendisi bilmeyebilir ama etrafındaki kişilere sorsun. Acaba 27 Mayıs sabahı Türkiye Cumhuriyetinin o yüce makamı kirletildiği zaman Cumhuriyet Halk Partisi ne yaptı? Ne yaptı biliyor musunuz, o darbecilere destek verdi. O makamı kirletenlerin arkasında durdu. Bugün özgürlük ve bağımsızlık adına, milli irade adına her birimizin öncelikle koruması gerek şey, milli iradenin tecelli ettiği makamlara saygıdır." 

Davutoğlu, bundan sonraki süreçte herkesin Türkiye'nin geleceğiyle ilgili inşa faaliyetinin nasıl yapılacağına yoğunlaşması gerektiğini ifade ederek, bu konuda Kayseri'nin ilham veren bir şehir olduğunu söyledi.

Çok kuvvetli bir özgüvene, güçlü bir vizyona, çalışkanlığa, disipline ve hiçbir şeyden yılmayan bir iradeye sahip olmanın Kayserililer'in ortak vasfı olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Kayserililer hiçbir zaman küçük düşünmemişlerdir" dedi.

AK Parti'nin 12 yıl içerinde her alanda büyük devrimler yaptığını belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Gayrisafi milli hasılamız 3,5 misli büyüdü, dünyada belli kriterlerde artık 20'lerde dolaşmıyoruz. Tarımda dünyada 7. büyük ülkeyiz, turizmde 7. büyük ülkeyiz. Türk Hava Yolları dünyada en çok noktaya uçuş yapan havayolu, Afrika'nın en büyük hava yolu, dünyanın en büyük havayollarından biri haline geldi. Hangi alanı alırsanız alın, TİKA dünyada en çok yardım yapan kuruluş arasında ilk 3'e giriyor. Bütün bunlarda, sağlanan bu başarının arkasında değerli Kayseriler en önemli devrim özgüven devrimidir. Bizim insanımızın bir hususiyeti vardır. İnandığı zaman, kendisine ve önünde yürüyen insanlara güvendiği zaman Ferhat gibi dağları deler geçer. Yeter ki o güveni hissetsin. Nitekim son 12 yılda yaşanan bu başarı hikayesi böylesi aşkın, böylesi bir gayretin, böylesi bir vizyonun ve iddianın ürünüdür. İşte bugünkü saldırıda görüldüğü gibi, Kobani olaylarında görüldüğü gibi, daha önce 17 Aralık olaylarında görüldüğü gibi, ondan önce Gezi olaylarında görüldüğü gibi, birileri içeride ve dışarıda bu özgüvenden rahatsız oldular. Halkın devletle buluşmasında rahatsız oldular. Milleti bir tehdit gibi görmeyen yeni devlet anlayışının ortaya çıkmasından rahatsız oldular. İstiyorlar ki enerjimizi içeride tüketelim, istiyorlar ki toplumun bir kesimi diğerine karşı harekete geçsin ve Türkiye dışa dönük o iddialı söylemini, o iddialı perspektifini, zalimlere, sömürgecilere, emperyalistlere karşı yükselttiği o sesi kıssın."

Davutoğlu, Türkiye'nin engellenmesi çabalarına milletin 30 Mart'ta "Dur", "Bu kadrolar yola yeni çıktılar", "Daha benim iradem onların yanında" dediğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Derin devlet anlayışlarına, paralel devlet anlayışlarına karşı, derin millet tekrar tarihe hükmünü vurdu, kendi iradesiyle doğrudan ilk defa cumhurbaşkanını seçti. Bu sefer başka oyunlar içerisine girmeye çalıştılar. AK Parti içerisinde acaba bir türbülans olur mu diye hesaplar içerisine girdiler. Hükümetimiz kuruldu. Kısa sürede AK Parti yeniden yapılanmasını tamamladı ve yola koyuldu. 62. Hükümetin programı okunduğunda ki 8 aylık bir hükümet programı bekleyenler 29 Ağustos'ta görevi aldıktan sonra 1 Eylül'de üç gün sonra hem de gündüzleri 30 Ağustos dolayısıyla birçok devlet törenine katılıp, geceleri de arkadaşlarımızla hükümet programı yaparak şunu göstermeye çalıştık, biz üç gün içinde dahi 9 yıllık bir hükümet programı çıkartırız ve bir kitap gibi basarız."

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın