Dolar
32.38
Euro
34.98
Altın
2,233.04
ETH/USDT
3,544.10
BTC/USDT
69,975.00
BIST 100
9,071.09
Politika, arşiv

Rütbeler değişir kervan devam eder

Başbakan Erdoğan, "İnşallah bu dava kıyamete kadar sahipsiz, öksüz kalmayacak. İsimler, rütbeler değişir, dava şuuru oldukça kervan devam eder" dedi.

18.04.2014 - Güncelleme : 18.04.2014
Rütbeler değişir kervan devam eder

ANKARA

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanların Toplantısında yaptığı konuşmada, tüm AK Parti teşkilatlarına 30 Mart yerel seçimlerinde elde ettikleri başarıdan dolayı bir kez daha teşekkür ederek, seçimden zaferle çıkan ve şehirlerde halktan yetki alan tüm belediye başkanlarını, belediye meclis ve il genel meclisi üyelerini ve göreve seçilen muhtarları tebrik ederek, başarılar diledi.

Türkiye'nin hem demokrasi hem de Cumhuriyet tarihi açısından en zorlu seçimlerden birini geride bıraktığını, 91 yıllık Cumhuriyet tarihinde bu kadar çetin, zorlu, meşakkatli bir seçim yaşanmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, 1930 yılında Cumhuriyet Halk Partisi'nin karşısına Gazi Mustafa Kemal'in yönlendirmesiyle Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın çıktığını, girdiği seçimde CHP'nin ve hükümetinin çok ağır baskıları altında bu partinin ömrünün uzun olmadığını hatırlattı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, 30 Mart 2014 yerel seçimlerinin, maalesef 1930 seçimlerinden, 1957 seçimlerinden diğer tüm seçimlerden farklı bir atmosferde gerçekleştiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

"Kamuoyu yoklamaları, anketler, araştırmalar, raporlar 30 Mart'ta AK Parti'nin ezici bir üstünlük sağlayacağını önceden gösteriyordu. AK Parti'nin 30 Mart'ta sandıktan bir kez daha zaferle çıkacağını anlayan çevreler ittifak yaparak bunu engelleme mücadelesine giriştiler. Fakat bunlar gerçekten bu seçimleri veyahut demokratik mücadeleyi hangi yollarla yapacaklarını bugüne kadar ya anlamadılar ya anlamak istemiyorlar. 'Bilimsellik' derseniz, bunlar bilimsellikten zaten çok çok uzakta. Bunlar bilimin gereğine uymak veyahut bilimin çizdiği o çerçevede hareket etmek derseniz, bundan da çok uzaktalar. Bu işi sadece adeta bir yaygara haline dönüştürmek suretiyle, iftira kampanyalarıyla yürütmek bunların en önemli meziyetleri oldu. Bizler ise her şeyi bilimsel çerçevede, kamuoyu araştırmalarından tutunuz, plan, proje çalışmalarına varıncaya kadar bunları en ince teferruatıyla 81 vilayetimizde gerçekleştirmek suretiyle adeta şehirlerimizin röntgenini çektik, Türkiye'nin röntgenini çektik, seçime girerken, kampanyayı başlatırken adeta 30 Mart'ın neticesini görür gibiydik. Çıktığımız televizyon programlarında hep şunu söyledik; 'kesin olmamakla beraber 45-50 bandında bir yere otururuz' dedik. Allah lütfetti 45,5 ile seçimi neticelendirmiş olduk."

"Allah, düşmanın bile şereflisini versin"

Başbakan Erdoğan, muhalefetin seçimlerde işi şansa bırakmak istemediğini, gözleri dönmüş şekilde kesin netice almak için saldırı başlattıklarını, hedeflerinin "AK Parti'yi yüzde 30'a ve onun altına nasıl düşürürüz" olduğunu, her yönden taarruz ettiklerini, ellerindeki her imkanı sınır, ilke tanımadan, insanı, vicdani değerleri, onur şahsiyet, şeref gibi insana ait bu kavramları dikkate almadan saldırdıklarını kaydetti.

Anadolu ve Trakya'da vatandaşların "Allah, düşmanın bile şereflisini versin" diye dua ettiğini anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Öyle rakiplerle, muarızlarla mücadele ettik ki maalesef şeref yoksunuydular. Bizim geleneklerimizde, bizim devlet geleneğimizde savaşta dahi uyulması gereken kurallar vardır. İnsanların ırzlarına, namuslarına, iffetlerine dokunulmaz, insanların mahremlerine girilmez, kadınlara, çocuklara, yaşlılara ilişilmez, savunmasız insanlara saldırı yapılmaz, en azılı düşman dahi olsa o kişi asla sırtından vurulmaz. Mert olan, rakibinin karşısına çıkar rakibiyle eşit şartlar altında yarışır, belli ilkeler, sınırlar dahilinde kozunu paylaşır. Namert olan ise rakibiyle yüzleşecek, er meydanında rakibinin karşısına çıkacak cesarete sahip değildir. O, sinsice vurmaya, özellikle de arkadan hançerlemeye çalışır. Harp hiledir, ama hile namertlik değildir, stratejidir, çevikliktir, akıldır, zekadır. İşte biz her yönden böyle namertçe saldırıya maruz kaldık.

Siyasi partiler halkın karşısına çıkarlar planlarını, projelerini, yaptıklarını ve yapacaklarını anlatırlar. Birbirlerine eleştirilerini yaparlar, sonra da sandıktan, milletten yetki isterler, yetki beklerler. Demokrasi, seçim budur, sandığın manası budur ama biz öyle bir seçim yaşadık ki muhalifler tarafından planlar, projeler hiç gündeme getirilmedi, üstelik bu yerel seçim. Biz, öyle belediyelerimiz oldu ki bu seçimde, yeni büyükşehir olanlar projelerini çalışarak, günlerce, haftalarca çalışarak, hazmederek onu topluma anlattılar, neyi, nerede nasıl yapacaklar onu anlattılar. Mevcut belediye başkanlarımız yaptıklarını ve yapacaklarını anlattılar. Muhalefet milletin huzuruna çıkıp yaptıklarını ve yapacaklarını anlatamadı, çünkü yaptıkları yoktu ki yapacaklarını anlatsınlar."

"Biz, 'hesaplaşma değil, helalleşme yapalım' dedik, ancak olmadı"

30 Mart yerel seçim sürecinde ekonomiye içeriden ve dışarıdan saldırıldığını, çözüm sürecine, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumlarına saldırılar yapıldığını, şahsına, ailesine, arkadaşlarına, bakan, milletvekili, belediye başkanı, bürokrat, gazeteci ve sanatçı herkese karşı onursuzca saldırılar yapıldığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şantajlar yapıldı, bu şantajlarla tehditler yapıldı. 30 Mart akşamında da bizden bir balkon konuşması yapmamızı beklediler. Bir balkon konuşması yapalım, bütün olanları unutalım istediler. Bir balkon konuşması yapalım, bütün o ahlak dışı saldırıları, bütün o namertlikleri, alçaklıkları unutalım, üzerine bir çizgi çekelim istediler. Arkadaşlar 30 Mart öncesinde girdiğimiz 7 seçimde yapılan hakaretleri, yapılan acımasız eleştirileri seçim atmosferine bağladık ve yaptığımız balkon konuşmalarında bunların üzerini çizdiğimiz gibi son 2011 seçimlerinde sonucunda da bütün avukat arkadaşlarıma söyledim 'davaları geri çekin ama karşımdakiler de aynı tavrı takınmalıdırlar' dedim. Biz çektik, onların bir kısmı çekmediler, ondan sonra bende arkadaşlarıma 'aynen bundan sonra devam edeceksiniz' dedim. Biz, hesaplaşma değil, helalleşme yapalım dedik, ancak olmadı. 30 Mart öncesinde yapılanlar öyle kolayca unutulacak, üzeri çizilecek, affedilecek şeyler değildi. Devlete saldırı düzenlendi, millete saldırı düzenlendi, istiklalimize, istikbalimize saldırı düzenlendi, bunu affetmek, bunun üzerini çizmek, 'hadi helalleşelim' demek kusura bakmayın bizim haddimiz de hakkımız da değildir. Bunların hesabı sorulacak. Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldırı düzenleyenlerden bunun hesabı mutlaka sorulacaktır. Milletimiz de zaten bizden bunu istedi, bunun hesabını sorun dediler."

Saldırıların hesabı mutlaka sorulacak

Başbakan Erdoğan, "paralel yapının", Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik saldırılarının hesabının mutlaka sorulacağını vurguladı.

"Milletimiz de zaten bizden bunu istedi" diyen Erdoğan, "30 Mart'ta milletimiz ortaya koyduğumuz planlarımız, projelerimiz, vizyonumuz kadar işte bu Türkiye düşmanlarından hesap sormamız için de bizlere yetki verdi" diye konuştu.

Milletin, 30 Mart öncesinde, feraset ve basiretiyle oynanan oyunların tamamını gördüğünü, senaryoyu çok iyi anladığını ve kurulan tuzağı çok iyi hissettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"İşte buyrun, Adana'da bakın bir nöbetçi mahkeme ayarlanıyor, verilen karara bakın. Tutuksuz yargılanmak üzere emniyet mensupları serbest bırakılıyor. Eleştiri aldıktan sonra da kalkıyor, bizleri de kastederek yaptığı açıklamaya bakın. 'Yargı mensubu sokağa çıkıp konuşmaz yargı mensubu kararlarıyla konuşur.' Bunların önce haddini bilmesi lazım. Yani bir taraftan kalkacaksın 'yasama yürütme yargı erklerin eşitliği' diyeceksin, ondan sonra kendini yasamanın yürütmenin tamamen üstünde, 'varsa yoksa benim' diyeceksin. Yok böyle bir şey."

Başbakan Erdoğan, bugüne kadar yargı mensupları içinde ceza alan kişi sayısının bir elin parmak sayısını geçmeyeceğine işaret ederek, şöyle devam etti:

"Ama yasama mensupları öyle değil, yürütme mensupları öyle değil. Onlara gelen vuruyor giden vuruyor. Yasama mensupları, yürütme mensupları icabında işte rahmetli Menderes ve arkadaşlarının yaşadığını onlar kanlarıyla ödediler. Yürütmenin, böyle bir bedeli var. Biz de çıkarken ne dedik, 'biz kefenlerimizle yola çıktık' dedik. Bizim böyle bir endişemiz yok. Ama yargı, onlar da lütfen kararlarıyla konuşsun. Adil olanları kastetmiyorum. Onlara bizim saygımız büyüktür. Fakat bir yerlerden aldıkları talimatla karar verenleri kastediyorum ki bunlar paralel yapıdır. Millet bu oyunlar, bu tuzaklar karşısında dik bir duruş bekliyordu. AK Parti işte o dik duruşu sergiledi."

"Bozkurt işareti hafızalardan silinmez"

"Muhalefetin, paralel yapı karşısında dik bir duruş sergileyemediğini" söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Onlar paralel yapıyla beraber hareket ettiler. 30 Mart'ta sandıklar açılıp da başarımız ilan edildikten sonra eğer milletin bizlere bu oyları neden verdiğini unutursak, emanete haksızlık etmiş oluruz. İşte onun için demokrasi tarihimizin en zorlu, en çetin, en ahlak dışı saldırılarını gerçekleştiği süreci biz asla unutmayacağız. Şimdi muhalefet partilerine dikkat edin, ne yapıyorlar? Hiç bir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorlar. Gündemi farklı yerlere çekerek seçim öncesi yapılanların üzerini örtmeye çalışıyorlar. Hiç kusura bakmasınlar, o yapılanların üzeri örtülemez, o yapılanlar unutulamaz. CHP genel müdürünün, Türkiye düşmanı o hain örgütle yaptığı işbirliği ve ittifakı inanın biz unutsak da millet unutmaz, tarih asla unutmaz. Ankara caddelerinde CHP genel müdürünün yaptığı bozkurt işareti hafızalardan silinmez. Bakıyorsunuz nerede ne yaptığı belli değil. İnsanların mahremlerine saldırıların, ses kayıtların ve montajların CHP tarafından nasıl ilkesizce, hukuksuzca kullanıldığını tarih unutmaz."

"Hainlerle işbirliği içinde yürütülen bir siyasetin çöküş tablosudur"

Başbakan Erdoğan, seçim sonuçlarının muhalefet adına vahim bir durum olduğunu ifade ederek, "Bu tablo muhalefetin apaçık bir hezimet tablosudur. İşte bu tablo kaset siyasetinin, ahlak dışı siyasetin hainlerle işbirliği içinde yürütülen bir siyasetin çöküş tablosudur. Muhalefet hedef saptırarak gündemi değiştirmeye çalışarak, bu tabloyu ve bu tabloyu oluşturan ahlak dışı süreci unutturamaz. Biz 30 Mart seçimlerinde 45,5 oy oranıyla, seçimlerde tartışmasız zafer kazandığımız halde birileri çıkıyor bizim hesap vermemiz, bizim bedel ödememizi bekliyor. Bakıyorsun, köşelerinde, manşetlerinde, kürsülerinde hala iktidarı sorguya çekmeye çalışanlar var."

"Hala iktidarı sorguya çekmeye çalışanlar var"

Erdoğan, köşelerinde, manşetlerinde hala iktidarı sorguya çekmeye çalışanlar, mütekebbir bir edayla, parmaklarını sallayarak, akıllarınca kendilerine ders vermeye, hizaya sokmaya hatta tehdit etmeye çalışanlar bulunduğunu söyledi. 

Muhalefetin ruh halinin anlaşılması, çarpık zihniyetinin ortaya çıkması için bir olayı anlatmak istediğini dile getiren Erdoğan, CHP'nin İstanbul adayının yanında bulunan bir gencin, kendi deyimiyle kılık değiştirip, AK Parti'nin İstanbul Yenikapı'daki mitingine gelerek gözlemde bulunduğunu anlattı. 

Kendisini çok çok üste, asilzade gibi gören ve turistik gezi gibi mitinge gelen bu gencin daha sonra gözlemlerini paylaştığını kaydeden Erdoğan, şunları anlattı: 

"Oradaki bizim miting kitlemiz için 'Onlar CV'si olmayan işlerin insanları, uzaktan gelenler, İstanbul'da denizi yılda bir görenler, onlar çocuğumuzun bakıcısı, sitemizin güvenlikçisi, kapıcısı, gazete okumayanlar, internete bakmayanlar, talimatla bayrak kaldıranlar, beslenmedikleri için boyu kısa olanlar, çocuğu hükümetin verdiği makarna sayesinde doyanlar' diyor. Bir densizin çıkıp bu hakaretleri yapmasını normalde ciddiye dahi almaz, gülüp geçersiniz. Benim bir hocam vardı, 'evladım, önemli olan boy değil, soy' derdi. Şu yapılan benzetmeye bak, böyle bir benzetme, tespit olabilir mi? Bu aşağılayıcı, bu ırkçı ve faşist zihniyet sadece bu satırları yazan kişide değil maalesef o köşeleri tutan, o bazı koltuklarda oturan hatta bazı siyasi partilerde makamları işgal eden pek çok kişide bulunuyor."

30 Mart seçimlerinin ardından pek çok köşe yazarının da bu yönde yazılar yazdığını söyleyen Erdoğan, bunların kendilerini doğuştan imtiyazlı, asilzade, her şeyin üzerinde gördüklerini kaydetti.

"Kibirli zihniyet bu topraklarda hükmünü artık tamamen yitirmiştir"

Başbakan Erdoğan, 30 Mart'ın bu ırkçı zihniyetin artık tamamen iflas ettiği bir tarih olduğunu vurgulayarak, "Milleti tahkir eden, millete tepeden bakan kibirli zihniyet bu topraklarda hükmünü artık tamamen yitirmiştir. 30 Mart ile darbe umutları artık tamamen silinmiş, 30 Mart'ta sadece AK Parti değil sandık ve demokrasi Türkiye'de egemenliğini kayıtsız şartsız ilan etmiştir" dedi. 

"Yeni Türkiye artık yeni bir muhalefet anlayışını da doğuracaktır"

Başbakan Erdoğan Doğu ve Güneydoğu'da BDP, kıyılarda CHP ve MHP'nin ürettiği gerilim siyasetinin ve hangi odaklara hizmet ettiği artık net olarak görülen örgütlerle kirli işbirliği ve ittifakın da 30 Mart ile iflas ettiğini belirtti.

Türkiye'nin düşmanı ülkelerle, eli kanlı terör örgütleriyle vandalimzle, ırkçılıkla işbirliği yapan siyaset tarzının da bu süreçte iflas ettiğini söyleyen Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Bu yapıyla böyle bir anlayış ve zihniyetle bu muhalefetin bu ülke için yararlı olma, Türkiye'nin geleceğine katkı sunma imkanı yoktur. Muhalefetin artık değişmesi, bizzat kendileri için, kendi seçmenleri için en önemlisi de Türkiye için artık kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Ben CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, gelin bir daha bu süreçleri çek edin, 'biz kimlerin peşinden gidiyoruz, bunların Türkiye için bir derdi var mı, bunların bu millet için bir derdi var mı, veya kazandığımız belediyelerde acaba bizler ne yaptık, ne yapabildik, ortaya ne eser koyabildik', bunları bir sorgulayın, birlikte sorgulayalım.
Göreceksiniz ki koskoca bir hiç. Ne altyapıda ne üstyapıda, ne CHP'li ne MHP'li ne BDP'li belediyelerde bunları göremezsiniz. İnanın içme suyunu bile onlara biz getirdik, biz getiriyoruz, yine biz getireceğiz. Niye orada bizim için o partinin yönetimi söz konusu değil, millet söz konusu. Derdimiz bu. Ben inanıyorum ki yeni Türkiye artık yeni bir muhalefet anlayışını da doğuracaktır. Tek iştigal alanı siyaset olan, tek hedefi Türkiye'yi büyütmek olan, plan, projesi, vizyonu olan muhalefet inanıyorum ki bu yeni süreçte şekillenecektir." 

"Burada tek tipçilik yok"

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin geleceğe kardeşlikle yürümesi gerektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Biz hiçbir zaman tek tip vatandaş, tek tip insan inşa etmek gibi bir gayenin içinde olmadık. Türkiye'nin farklılıklarını görebilen, bunu doğru okuyabilen, siyasetini bu farklılıkları kabul üzerine inşa eden bir hareketiz. Elbette ilkelerimiz, hedeflerimiz ideallerimiz var. Elbette sınırlarımız, kırmızı çizgilerimiz var.
Elbette muhafazakar demokrat politikalarımız var. Ama biz kendi fikrimizi, kendi yaşam tarzımızı herkese dayatmanın değil ortak değerlerde buluşmanın, ortak bir zeminde buluşmanın derdi içinde bir kadroyuz. Bizim şuradaki yetkili kadrolarımızda ülkemizin her tür temsilini görürsünüz. Orada adeta bir çeşni var. Burada tek tipçilik yok. Millet mefkuremiz ortak noktamızdır. Devletimiz, bayrağımız, vatanımız ortak değerlerimizdir. 77 milyonun tamamıyla bu ortak değerlerde buluşuyoruz. Onun için dikkat ederseniz seçimlerde tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ve rabia dedik. Bunun dışındaki tüm farklılıklar bir zenginliktir ve biz farklılıklara saygı duyarak var olmaya devam edeceğiz."

"İlgili her kesimin görüşlerini alacağız"

Gelecek hafta tüm büyük kongre delegeleriyle gruplar halinde bir araya geleceklerini ve bin 100 delegeyle istişarelerini devam ettireceklerini kaydeden Erdoğan, "İlgili her kesimin görüşlerini alacağız, önerileri, tavsiyeleri dinleyeceğiz. Tabii ki Cumhurbaşkanımızla da bu konuyu ayrıca konuşacağız. İstişareler neticesinde inşallah en doğru kararı verecek, Türkiye için en hayırlı adım neyse onu atacak ve yolumuza devam edeceğiz. İstişare toplantımızda milletvekillerimize de ifade ettim, bizler çok uzun soluklu bir davanın sadece hizmetkarıyız. Yola çıktığımızda da söylemiştik hatırlayın; uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece. Gideceğiz gündüz gece... Bunun sınırı ölümdür. O ana kadar inşallah yürüyeceğiz" diye konuştu. 

Kadim bir tarihi, geçmişi olan Selçuklu'dan Osmanlı'ya devrolan Cumhuriyet ile geleceğe yürüyen bu davanın isimlerle değil medeniyet tasavvuruyla hedef ve ilkeleriyle var olan bir dava olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu dava millete hizmet, ülkeye hizmet davasıdır, birilerine değil. Kardeşlerim biz, birilerine kul olmanın gayreti ve gayesi içinde olmayacağız. Bizim Allahımız var, sadece ona kuluz. Onun dışında asla... Bütün canlılar, bütün isimler fanidir ama bizim millete hizmet davamız bakidir. Bedüzzaman Said Nursi'nin ifade ettiği gibi 'baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine bina edilemez'. Dava, eğer isimlerle var olursa isimlerle de yok olur. İlkelerle, hedeflerle, tasavvurla var olan davalar geçmişten gelir, geleceğe doğru ilerler. Bizden önce bu davayı, bu hareketi omuzlayanlar vardı. İnşallah kıyamete kadar da bu dava sahipsiz, öksüz kalmayacaktır. İsimler, rütbeler, makamlar değişir ama dava şuuru oldukça, davayı taşıyacak yürekli kadrolar oldukça Allah'ın izniyle kervan, uzun ince yolda yürüyüşüne devam eder."

Cumhurbaşkanlığı seçimi

Başbakan Erdoğan, yeni Türkiye'nin önemli alametlerinden birisinin de cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu, 10 Ağustos'ta birinci tur, 24 Ağustos'ta ikinci tur olmak üzere cumhurbaşkanının halkın oylarıyla seçileceğini ve iş başına geleceğini belirtti. 

Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen hepsinin sancılı olduğuna değinen Erdoğan, 2007'deki cumhurbaşkanı seçiminin de aynı şekilde sancılı bir ortamda gerçekleştiğini hatırlattı.  

"Türkiye'ye hiçbir bedel ödetmeden, hiçbir belirsizlik ve kaos ihtimaline mahal vermeden Cumhurbaşkanı'nı seçecek istikrar ve huzur ortamını daha da pekiştireceğiz" diyen Erdoğan, cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda parti olarak henüz bir karara varmadıklarını, her konuda olduğu gibi bu son derece önemli konuda da istişarelerini başlattıklarını ve yoğun bir şekilde sürdürdüklerini anlattı. 

Erdoğan, ilk istişareyi 30 Mart'ta milletle yaptıklarını ardından önceki gün milletvekilleriyle bir araya gelerek ikinci istişareyi gerçekleştirdiklerini ve bugün Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuyu görüşeceklerini bildirdi. 

İlk kez milletin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçiyor olmanın bir sorumluluğu olduğunun altını çizen Erdoğan, "Bu işi ne kadar suhuletle, ne kadar pürüzsüz neticelendirirsek geleceğe de öyle bir miras bırakırız. İnşallah geçmişin acı hatıralarını, bütün bunları unutturacak, demokrasi şölenine çevirecek bir şekilde bunu da sona erdireceğiz" ifadesini kullandı.

Dar Bölge Seçim Sistemi

Cuma namazını Beştepe Hisarcıklıoğlu Camisi'nde kılan Erdoğan, cami çıkışında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, gazetecilerin "dar bölge" seçim sistemine ilişkin bir soru üzerine, bu sistemin muhalefetin seçim barajı düşüncesine karşı kendilerinin öne sürdüğü 2 önemli tekliflerinden bir tanesi olduğunu söyledi. 

Bu tekliflerden birisinin "daraltılmış bölge" sistemi olduğunu, bu sistemde seçimin yüzde 5 olarak belirtildiğini, diğer tekliflerinin ise barajın tamamen kaldırılarak 550 bölge ve bu bölgelerin her birinden birer milletvekili çıkarılması teklifi olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, "Dar bölge, şu anda bizim gündemimizdedir. Muhalefet bir yandan 'Barajlar azaltılsın' diyor, 'hodri meydan' deyip şu anda çalışmayı yaptırıyorum. Similasyonlar, vesaireler bittikten sonra 'dar bölge' sistemini Meclis'e getirebiliriz" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün değerlendirmesi

Başbakan Erdoğan, gazetecilerin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bugünkü açıklamalarını değerlendirmesini istemesi ısrarı üzerine de Cumhurbaşkanı Gül'ün açıklamalarını duymadığını ifade etti. Erdoğan, "Sayın Cumhurbaşkanımızdan dinlemeden bir şey söyleyemem" dedi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın