Dolar
32.34
Euro
35.17
Altın
2,155.14
ETH/USDT
3,371.60
BTC/USDT
65,100.00
BIST 100
8,718.11
Politika, arşiv

Sen hoca mısın istihbarat şefi misin?

Başbakan Erdoğan, "Sen hoca mısın, istihbarat şefi misin? Madem invizaya çekildin sana ne rafineriden, spordan, milletin telefonda ne konuştuğundan? dedi.

18.03.2014 - Güncelleme : 18.03.2014
Sen hoca mısın istihbarat şefi misin?

ÇANAKKALE

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Çanakkale İskele Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yaptığı konuşmaya, Çanakkale'nin ilçelerini tek tek selamlayarak başladı.

Çanakkale şehitlerini hatırlatan Erdoğan, "81 vilayetin şehitlerinin, hepsinin özeti olan Çanakkale'den 81 vilayetin hepsini selamlıyorum. Burada şehitleri yatan Üsküp'ü, Şam'ı, Halep'i, Kudüs'ü, Ramallah'ı, Bakü'yü, Nablus'u, Kahire'yi, Bağdat'ı selamlıyorum. Burada askerleri yatan Avustralya'yı, Yeni Zelanda'yı, Hindistan'ı, Senegal'i selamlıyorum. 18 Mart Şehitler Günü'nde vatanı için, bayrağı için, milleti için toprağa düşmüş tüm şehitlerimizi minnetle selamlıyorum. Rabbim onların hepsinden razı olsun" ifadelerini kullandı. 

İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" şiirinin, "Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!/Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer/Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi/Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi/Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?/'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın" ve "Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat/Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat/Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber" şeklindeki bölümlerini okuyan Erdoğan, "Çanakkale Zaferimizin 99. yıl dönümünde, aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum. 'Mekanları inşallah cennet olsun' diyorum" diye konuştu. 

Yüreği burkan manzara vardı

Gençlik yıllarından bu yana her 18 Mart'ta Çanakkale'yi ziyaret ettiğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Buradaki o büyük zaferi, o büyük destanı hissetmek için her fırsatta Çanakkale'de aziz şehitlerimizin huzuruna çıktım. Zaman oldu ailece geldim, evlendikten sonra. Başbakanlık dönemimde birkaç istisna dışında her 18 Mart'ta burada bulunmaya özel gayret gösterdim. Sadece anma törenlerine katılmakla kalmadım. Çanakkale'de şehitlerimizin hatırasına yaraşır bir düzenleme yapmak için de kolları sıvadık. Biz gençliğimizde, buraya geldiğimizde tarihi yarımada, Çanakkaleli kardeşlerim bilir, özellikle Eceabatlı, Gelibolulu kardeşlerim bilir, son derece bakımsız bir haldeydi. Tarihimizin en büyük destanını yazan şehitlerimiz ne yazık ki unutulmuş, terk edilmiş haldeydi.

Çok uzak diyarlardan buralara gelmiş, buralarda hayatını kaybetmiş askerlerin mezarları bakımlıyken, bizim binlerce şehidimizin mezarları dahi belli değildi. İçimizi acıtan bir manzara vardı. Kalbimizi kıran, yüreğimizi burkan bir manzara vardı. Dedik ki, hiçbir masraftan kaçınmayacağız. Ne gerekiyorsa buraya, bunu yapacağız. Çünkü, Mekke, Medine'den sonra Müslümanların en önemli şehitliği burası. Bugüne kadar 10 adet şehitliği ve anıtı yeniledik. 25 adet yeni şehitlik tespit ettik. Onları hatıralarına uygun şekilde düzenledik. Şehit kabirlerine ulaştırmak için yollar inşa ettik. Çanakkale Savaşı'nı özellikle gençlerimize anlatabilmek için tarihi yarımadaya 80 trilyon lira maliyetle muhteşem bir Çanakkale Destanını Tanıtım Merkezi'ni inşa ettik." 

Muhalefete eleştiri

Muhalefeti eleştiren Erdoğan, "Bizden önce gelen iktidarlar CHP'si, MHP'si, diğerleri acaba böyle bir Çanakkale'yi düşündüler mi? Bunların ecdat diye bir derdi var mı? Bunların şuheda diye bir dertleri var mı? Kardeşlerim! Bunların tarih diye bir derdi var mı? Bu merkezde 1915 Çanakkale Savaşı'nı misafirlerimize en ileri teknolojilerle hazırlanan sesli ve görsel efektler eşliğinde adeta orada yaşıyor hissi uyandırarak anlatıyoruz. 7 Haziran 2012'de bizzat geldim. Bu önemli merkezin açılışını yaptım. Şu ana kadar da 150 bin kişi burayı ziyaret etti. Tarihi yarımadaya 250 bin gül fidanı ektik. Hani birileri 'çevreciyiz' diyorlar ya, kim çevreci? Sadece burayı konuşuyorum, Türkiye'yi değil; Türkiye'de 3 milyar fidan ve ağaç diktik biz iktidarımızda" diye konuştu.

Makus talihini değiştirelim 

Yerel seçimlere 12 gün kaldığını dile getiren ve "Çanakakale'nin makus talihini gelin değiştirelim. 12 gün kapı kapı dolaşmaya varız değil mi?" diyen Erdoğan, CHP'nin 30 yıldır Çanakkale'de yönetimde olduğunu ancak bir şey yapmadığını söyledi. 

"Şurada bir kordon boyu yapmak suretiyle belediyecilik tamam mı?" diyen Erdoğan, kendisinin belediyecilikten geldiğini, İstanbul'u CHP'den borç harç içinde aldığını ifade etti.

Erdoğan, alandakilere hitaben "İSKİ yolsuzluğunu biliyorsunuz değil mi? CHP yolsuzluktur, yasaklardır, kirliliktir. İstanbul'da çöp dağları, hava kirliliği vardı, İstanbul susuzdu" ifadesini kullanarak, o dönemde gazetelerin İstanbul'da halkın zehirlenmemesi için maske dağıttığını hatırlattı.

Bunları, bugünün 20-25 yaşındaki, Taksim Gezi Parkı'ndaki gençlerinin bilmeyebileceğini kaydeden Erdoğan, kendilerinin, geldikten sonra 2 yılda İstanbul'u suya kavuşturduklarını, 180 kilometreden Istranca Dağları'nı delerek şehri suya kavuşturduklarını, o gün bugün İstanbul'da su sorunu olmadığını, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun o dönem İSKİ Genel Müdürü olduğunu, hava kirliliğini de anında bitirdiklerini anlattı.

Kendinden önceki belediye başkanının 5 yılda sadece 50 bin eve doğalgaz ulaştırdığını bildiren Erdoğan, kendisinin göreve geldikten sonra 4,5 yılda 1 milyon 250 bin eve doğalgaz götürdüğünü aktardı.

Başbakan Erdoğan, "Aradaki fark bu. İş bilenin kılıç kuşananın. 9 ilde doğalgaz vardı. Başbakan olduktan sonra şimdi 72 ilde doğalgaz var. Neden? Ya benim Ayşe, Ahmet, Fatma, Mehmet kardeşim hala kömür külleri içerisinde mi yaşayacak? Yani modern dünyada George,  Katerina, şu, bu... Yani bunlar bütün modern yaşam tarzını uygulayacak da benim vatandaşım niye uygulamasın? Doğalgaz yeni mi icat oldu? Ey CHP, siz neden yapmadınız bunları? MHP sen de CHP'nin yavrusu DSP ile ortak oldun, iktidara geldin. Ne oldu 3,5 sene kaldın, dayanamadın kaçıp gittin. Bahaneleri de şu; 'Kocaeli, Düzce, Sakarya depremi oldu. Bu bizi yıktı' dediler" diye konuştu.

En doğru sözü

Kendilerinin Bingöl'de yaşanan deprem sonrası 1 yılda yeni Bingöl'ü, Van'da yaşanan deprem sonrası 1 yılda yeni Van'ı, Simav'da yaşanan deprem sonrası da 1 yılda yeni Simav'ı inşa ettiklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdi Kılıçdaroğlu kalkıyor ikide bir 'Hırsızdan başbakan olmaz' diyor. İnanın en doğru sözü bu. Niye? 4 yıldır genel başkansın niye başbakan olamıyorsun? Çünkü sende hırsızlık var da onun için. Neden? Sen SSK Genel Müdürü iken batırdın orayı. Şurada benim jenerasyonum veya bana yakın olan kardeşlerim bilir. SSK hastaneleri ne alemdeydi? Hatırlayın, bu beyefendinin genel müdür olduğu zaman ne haldeydi. Gidiyorduk sabah şafak vaktinde kuyruğa giriyorduk, numara alıyorduk, ondan sonra da doktor bey ne zaman gelirse... Bazen o gün muayene olamıyorduk ertesi güne de kalabiliyordu. Doktor beyin verdiği ilacı da sadece hastanenin eczanesinden alabiliyorduk. Gidiyorsunuz eczaneye ilacın yarısı var yarısı yok."

Erdoğan, şimdi böyle bir dert olmadığını, istenilen hastaneye gidilebildiğini ve istenilen eczaneden ilaçların alınabildiğini kaydederek, kendilerinin Kanuni'nin torunları olduklarını söyledi.

"Bunlar ise Rahşan affıyla kurtardı. Bu Kılıçdaroğlu geldi, yolsuzluk klasörü önünde poz verdi. Kim için? Birisi için. Sonra o kişiyi partilerinden ihraç ettiler" diyen Erdoğan, ihraç ettikleri kişiyi daha sonra İstanbul büyükşehir belediye başkan adayı olarak gösterdiklerini bildirdi.

Erdoğan, "Şimdi bizim iktidarımıza bu tür çamuru atan Kılıçdaroğlu, soruyorum sana; 12 yıl önce 230 milyar dolar milli geliri olan Türkiye, şu anda 820 milyar dolar milli gelire sahip. Dünyanın ekonomide 24. ülkesiydik, şimdi 17. olduk. 79 senede 6 bin 100 kilomtere bölünmüş yol yapıldı bu ülkede, biz 17 bin kilometre bölünmüş yol yaptık, farkımız bu" ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet tarihinde yapılan derslik sayısının yarısından fazlasını kendilerinin 12 yılda yaptıklarını, yapılan derslik sayısının 205 bin olduğunu anlatan Erdoğan, "MHP-DSP iktidarında IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Ödedik, ödedik, ödedik geçen 14 Mayıs'ta sıfırladık. şimdi IMF bizden borç istiyor 5 milyar dolar. 'Tamam' dedik. İmzaları attık, 'Verebiliriz' dedik. Veren el alan elden üstündür. Bu noktaya geldik" diye konuştu.

Farklı anacağız

Önümüzdeki yıl, yani 100. yıl dönümünde Çanakkale şehitlerini çok daha farklı anacaklarını, onların hatırasına yaraşır merasimler, programlar düzenleneceğini dile getiren Erdoğan, bazılarından söz alınan, bazılarının da söz vereceğine inandığı, dünyanın değişik yerlerinden Yeni Zelanda'dan, Avustralya'dan, Amerika'dan, İngiltere'den, Hindistan'dan, her yerden devlet başkanlarından başbakanlarına kadar katılımın olacağı çok farklı bir etkinliğin yapılacağını kaydetti.

Erdoğan, bu yıl nisan ayında 10 bin kişiyle adeta bunun provasının yapılacağını belirterek, şöyle devam etti:

"Biz artık Türkiye'ye hitap eden bir iktidar değiliz, biz dünyaya hitap eden bir iktidarız. Biz gündemi belirlenen bir Türkiye değiliz, artık gündem belirleyen bir Türkiye'yiz. Çanakkale'de tarihi yarımadaya yaptığımız yatırımlarla burayı ziyaret edenlerin sayısı katlanarak arttı. 12 yıl önce 20-30 bin kişinin ziyaret ettiği adayı bugün ne kadar insan ziyaret ediyor biliyor musunuz? Yılda 2 milyon. Sadece Çanakkale'de değil Türkiye'nin her tarafındaki şehitliklerimize sahip çıktık. Sarıkamış şehitlerimize sahip çıktık. Sarıkamış'ı ihya ediyoruz. Mevsim koşulları çok zor olduğu halde, bakıyorsunuz binlerce, on binlerce insan Sarıkamış'a gidiyor. 

Nasıl sahip çıkmayalım ki. Bu cennet vatan için biz bunları yapmayacağız da neyi yapacağız. Bu topraklar sıradan topraklar değil. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda/ Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda/Canı, cananı bütün varımı alsın da hüda/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Onun için bu vatan ihmale gelmez, bu topraklar ihmale gelmez. Bu topraklara ne yaparsak yapalım bilesiniz ki hepsi bizim için bir görev, bu görevin gereğidir bunlar."

Proje duydunuz mu?

Erdoğan, şu anda bir seçimin ortasında olunduğunu belirterek, "Şu ana kadar Cumhuriyet Halk Partisi'nden yerele ya da genele ilişkin doğru dürüst Allah aşkına bir proje duydunuz mu? Yani bu Kılıçdaroğlu çıkıyor konuşuyor. 'Ya bizim şu planımız var, şu projemiz var' diye duydunuz mu? Konuşmasının neredeyse tamamına yakını ya yalan ya takiye ya iftira ya fitne ya fesattır. Ya bir de proje açıkla arkadaş proje... Ya 'biz şunu yapacağız' de. Ama bunlarda böyle bir şey yok. MHP'den yerel sorunlara ya da genel sorunlara ilişkin herhangi bir öneri, hedef, plan duydunuz mu? BDP'den herhangi bir proje duydunuz mu? Bakıyorsun BDP siyasal Kürtçülük yapıyor, MHP siyasal Türkçülük yapıyor, CHP de 'Ben kumsalların partisiyim' diyor. Başka bir şey yok. Ama biz, 77 milyonun partisiyiz. Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Romanıyla, Boşnakıyla, Arnavutuyla velhasıl 77 milyonun partisiyiz ve 'tek millet' diyoruz. Biz kumsalların değil sadece, 780 bin kilometrekarenin partisiyiz. Batıda ne varsa doğuda o olacak. Kuzeyde ne varsa güneyde de o olacak. Yani Türkiye'nin vatandaş veya uluslararası camiadan gelenler neresine giderse gitsin, 'Ya burası ne biçim bir ülke olmuş kardeşim. Ya ben buraya 10 sene önce gelmiştim yollar yoktu, bu havaalanları yoktu'..." diye konuştu. 

İktidara geldiklerinde ülkede 26 havaalanı olduğunu, bu sayının şimdi 52'ye çıktığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"İşte Çanakkale... Ayın 24'ünde inşallah artık orta ölçekli uçaklar Çanakkale Havaalanı'na inmeye başlayacak. Buyurun. Biz buyuz. Şimdi diyor ki, 'Gökçeada'. Biraz sabırlı olacaksın. Şunu bileceğiz, ekonomide yatırım, rantabıl olan araziye yapılıyor. Eğer parayı rastgele savurursanız ülkeyi batırırsınız. Eğer biz bugün ayakta duruyorsak finansı iyi yönettiğimiz için duruyoruz. Ama Kılıçdaroğlu gibi adamlar üç tane koyun verin, kaybedip gelir. Onların işi değil bu iş. Tanıyorsunuz onu değil mi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmuştu, ikametini İstanbul Kağıthane ilçesine taşımış. Sordular kendisine 'Nerede oturuyorsun?' diye. Cevabı şu; 'Kağıttepe'de oturuyorum' diyor. Ve ne oldu biliyor musunuz? Kendisi büyükşehir belediye başkan adayı, o seçimlerde oy kullanamadı. Ya kendine bile oy kullanamadı. Bundan bu ülkeye başbakan olur mu? Zaten kasetle geldi kasetle gider. Akıbeti bu. Böyle bir durumu var."

İkinci ilkemiz, tek bayrak

İkinci ilkelerinin "tek bayrak" olduğuna işaret eden Erdoğan, bayrağın renginin şehidin kanı, hilalin bağımsızlığın ifadesi, yıldızın, şehidin simgesi olduğunu vurguladı.

Erdoğan, "Mithat Cemal ne güzel söylüyor; 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır'. Geçen çıkmış yine Kılıçdaroğlu diyor ki, Kırkpınar güreşlerine gitmiş de oradan bayrak geçiyormuş, bayrak geçerken bizim bakanlarımız orada varmış, ayağa kalkmamışlar. Diyor ki, 'Bunların bayrağa saygısı yok'. Kılıçdaroğlu, bak sen bize bayrak dersi verme. Önce sen Hakkari mitinginde geçen seçimlerde, ya orada CHP bayrağının yanında bir tane Türk bayrağı orada koyamadın. Niye? Çünkü Hakkari'de o mitingi yapmak için seninle anlaşanlar sana dediler ki, 'Burada Türk bayrağı dalgalandıramazsın'. Ve sen de onların verdiği talimata uydun. Dalgalandıramadın. Ama Hakkari'de biz de miting yaptık. Aynen buradaki gibi.. Şöyle bir bayrakları gösterelim bakalım Kılıçdaroğlu bir görsün. Bu tablo neyse, oradaki tablo da o" diye konuştu. 

"Bayrak" şiirini okudu 

Çocuklarına, ilkokulda bayrağı anlattığını ve bir gün çocuğunun "Baba, okulda şiir okuma yarışması var, ben hangi şiiri okuyayım" dediğini dile getiren Erdoğan, "Ben de dedim ki, 'Kızım, Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiiri var. Sen o şiiri oku' dedim. Ve okudu, birinci de oldu. Şimdi tabii ben bu şiiri sizinle okumak isterim. Şöyle bir kıtasını beraber okuyalım yeter. Çünkü Kılıçdaroğlu'nun buna ihtiyacı var" dedi.  

Erdoğan, mitinge katılanlarla birlikte, Asya'nın, "Bayrak" şiirinden şu dizeleri okudu:

"Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü/Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü/Işık ışık, dalga dalga bayrağım/Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım." 

Erdoğan, "İşte bizim bayrak sevdamız bu, işte bizim bayrak aşkımız bu. Kılıçdaroğlu, senin bu konuda alacağın daha çok ders var" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu'nun, Rabia işareti yapmaya başladığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:

"Görüyorsunuz değil mi? İçeriği farklı ama o da öğrenecek. Öğrenecek, öğrenecek merak etmeyin. AK Parti karşısında, aralarında koalisyon yapıyorlar. AK Parti'nin karşısında kim güçlü, 'Şu parti, sen onu destekle', şurada kim güçlü, 'Şu güçlü, onu destekle.' İşte 'Ankara'da, İstanbul'da gelin CHP'yi destekleyin' gibi... Hatta geçenlerde bir CHP milletvekili çıktı, 'HDP'yi destekleyelim' diye bir tivit attı. Allah aşkına bunlar aday mı belirliyor, yoksa  saksı mı belirliyor. Belediye yöneteceğiz, saksıyla bu iş olur mu?  Ankara'da, İstanbul'da CHP'yi destekleyeceksiniz de, MHP'nin oradaki adayları saksı mı? 

Ağrı'da HDP'yi destekleyeceksiniz de, CHP'nin, MHP'nin oradaki adayları saksı mı? Niye bunları aday yaptınız. Kendi adaylarına hakaret ediyorlar. Bunlar kendi partilerinin adaylarına, kendi partilerinin seçmenlerine bile saygı duymuyorlar. Şimdi ne oldu, kaymalar başladı."

CHP'li bir aday 99'luk tesbih dağıtıyormuş

CHP'nin tarih boyunca seçim kazanmak için her yola başvurduğunu belirten Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Zaman zaman din istismarı da yaptı. CHP'li bir aday, İstanbul'da bir ilçe adayı çıkmış 99'luk tesbih dağıtıyormuş. Duydunuz mu bunu?  CHP genel müdürü gittiği her yerde cemaatlerden bahsediyor, kılık kıyafet özgürlüğünden bahsediyor. Hatta dün gitmiş Elazığ'da, ismini bile bilmediği bir ilçede başörtülü aday çıkarmakla övünüyor. Düne kadar bunlar başörtüsü düşmanıydı. İkna odalarında başörtülü kızlara zulmedeni milletvekili yaptı partisinden. İkna odalarında o bizim kızlarımıza az mı zulüm ettiler.

Şimdi ne diyor, 'Başörtüsü sorununu ben çözdüm' diyor. Ya Kılıçdaroğlu, ufak at da güvercinler de yesin. Kimi aldatıyorsun, senin ne olduğunu bu millet biliyor. Biz başörtüsüyle ilgili düzenlemeyi yaptık. MHP ile beraber yaptık. 411 evet çıktı, kabul. Anayasa Mahkemesi'ne sen götürdün ve Anayasa mahkemesi reddetti. Aynı şekilde daha sonraki yani bizim yüzde 58 referandumla çıkardığımız 26 maddelik Anayasa'da, bu defa kendilerinin İstanbul milletvekili yanında topladığı, yanılmıyorsam 69 imza ile Danıştay'a götürdü. Danıştay reddetti. Şimdi benim başörtülü bacılarım, kızlarım, istediği gibi okuluna gidebiliyor mu?  İmam hatiplerin orta kısımları açıldı mı? Kat sayısı kalktı mı? Artık istediği üniversiteye gitme şansı var mı? devlet dairelerinde başörtülü çalışabiliyor mu? Kılıçdaroğlu, Bahçeli ne oldu. Yani uzaya udu gönderdiniz de, benim başörtülü kızımın başörtüsüne mi takıldı? Normalleşme bu ya. Bak şimdi normalleşti. Başı açık, başı örtülü hepsi üniversiteyi okuyabiliyor mu? okullarda okuyabiliyor mu? devlet dairelerinde çalışabiliyor mu? Aynı ailenin içinde başı açık da var, başı örtülü de var. Neydi bu ayrılık, neydi bu çile. İşte normalleşen Türkiye, güçlü Türkiye'dir. Bunu böyle göreceğiz."

Bu millet CHP'nin genlerini çok iyi biliyor

Başbakan Erdoğan, seçimlerin yaklaştığını belirterek, şunları söyledi:

"Şimdi seçim yaklaşıyor. Birden bire özgürlükçü oldu. Hiç kusura bakmasınlar. Bu millet CHP'nin tarihini çok iyi biliyor, CHP'nin genlerini de çok iyi biliyor ama şimdi dini istismar etmek için bir başka alan buldular.  
Pensilvanya'yı tanıyorsunuz değil mi? Pensilvanya'daki zatın dizinin dibine oturdular, elini öptüler, artık müridi oldular. 

Şu anda CHP'yi, CHP genel müdürü değil, Pensilvanya yönetiyor. Şu hale bak. Merhum Savaş Ay ile söyleşi yapıyor ve Savaş Ay soruyor. 'Siyasetle ilginiz, alakanız nedir?'. Diyor ki; 'bir kere hayatımda oy kullandım.' Çok enteresan, verdiği cevap ne biliyor musunuz?  'Hazreti Cebrail gelse siyasi parti kursa ben onun partisine bile oy vermem' diyor. Bu ara yazarlığa başlamış, röportaj filan yapıyor. Şimdi soruyorum kardeşlerim. Bu itikati bir meseledir. İnançla ilgili bir meseledir, sen nasıl öyle bir şey söylersin. Fakat söyler. Çünkü başörtüsü ile ilgili de Kestane Pazarı'ndayken de söylediği farklıydı ama 28 Şubat'ta farklı oldu. Ne dedi? 'Başörtüsü füruattandır' dedi. Sizin kapınıza da ablalar geliyor mu? O ablalara siz bunu söyleyin sadece yeter, başkasını söylemeye gerek yok.

Sen benim kızımın başörtüsüne el uzatan kişinin yanındasın. Git partini kur, ondan sonra gel. Şimdi soruyorum. Ne diyor, 'Vatan severim' değil mi?  Vatan sever misin, peki niye Türkiye'ye gelmiyorsun. Ne işin var senin Pensilvanya'da. Gelsene Türkiye'ye, niye Türkiye'ye gelmiyorsun. Madem Türkiye'de bu kadar sevenin var, gel Türkiye'ye. Ne diyeceksen burada de, niye gelmiyorsun? Ah kardeşlerim ah, nelerin döndüğünü anlıyorsunuz değil mi? Şu sorunun cevabını versinler yeter. Niye Türkiye'ye gelmiyorsun, çık gel. Madem suçun yok,  madem bir sıkıntın yok niye Türkiye'ye gelmiyorsun?"

Bir başbakanın telefonunu, mahkeme kararı dahi olsa dinleyemezsiniz, yasaktır

"Siyaset yapacaksan gel partini kur, siyaset yap ama benim ülkemi karıştırma, benim yargımı karıştırma, benim güvenlik teşkilatımı karıştırma, benim kuru karıştırma" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çok enteresan. Korkunç yalan var, takiye var, iftira var. Bizim diyor 'Bunlarla alakamız yok'  Onu sen gel külahıma anlat. Ne alakanız yok. Yapmadık iş mi bıraktınız. Bir başbakanın telefonunu, mahkeme kararı dahi olsa dinleyemezsiniz, yasaktır. Cumhurbaşkanın  telefonunu dinleyemezsiniz yasaktır. Bakanlarınkini dinleyemezsiniz yasaktır. Fakat buna rağmen bu dinlemeleri yaptılar. Utanmadan, sıkılmadan montajları da yaptılar, dublajları da yaptılar, ondan sonrada iftiralara başladılar. Şimdi onlar üzerinden broşür dağıtıyorlar vatandaşa."

Başbakan Erdoğan, bunların vatandaşı kandırmak için her yolu meşru gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:

"Kendi amaçları ve gayeleri için her yol meşru. İnanmıyorsunuz biliyorum da bunu bilmeniz lazım. Bunların ablaları varmış. Size geliyorlar mı? Onlar bir kaç kere gelmesin, bir kere de dehleyin gitsin. onların ablaları varsa bizim ablalarımız burada. Bizim ablalarımız evelallah 12 gün kapı kapı dolaşarak, bunu anlatarak, Allah'ın izniyle 30 Mart akşamı Çanakkale bunlara gereken cevabı vereceğiz. Kardeşlerim, dün Kahramanmaraş'taydım. Elhamdulillah 80 bin kişi meydanda, Aydın'daydım 40 bin kişi meydanda, İzmir zaten resmi rakamlarla 180 bin kişi meydanda. Manisa keza öyle. Yani vatandaşımda milletimde bir başka kilitlenme var, sahiplenme var. Bütün bu oyunlara karşı, 'artık biz bu oyunu bozacağız' diyorlar. Bu işin anahtarı kim biliyor musunuz? Anahtarı benim hanım kardeşlerim, ablalar sizsiniz. Bir de bunların abileri varmış. Bizim abilerimiz burada. 12 dün durmak yok. Ona göre. 12 gün sonra 'ah ben şu kapıyı neden çalmadım' demeyin. Onun için çok çalışacağız, koşacağız."

Hoca mısın...

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ne diyorlar bu ara? Herkes konuşmuş, Pensilvanya'daki zat susmuş. Şimdi konuşuyor. Susmak buysa konuşmak ne? Bunun izahı gerek. Ağzını bir açtı, pir açtı. Beddua da etti. Ağzını açtı, 'alüfte' dedi. Alüfte, yani aşüftenin karşıtı. Bir hocanın bu tür işlerle alakası olur mu? Gece yarısı bir siyasinin böyle bir ketenpereye alınması olayı varmış, bir dostunu haberdar etmiş. 'Hemen git onu uyar, böyle böyle bir olayla karşı karşıya olacak'. Yahu sen hoca mısın, istihbarat şefi misin? Sen ne yapıyorsun ya? Bu işlerle nasıl uğraşırsın? Yani şunun bırakın uygulamasını, aklından geçirmesi bile bir zihniyet bulanıklığıdır, tehlikedir. Ve bu ara maşallah uluslararası gazetelere de televizyonlara da epeyce konuştu. Bedeli nedir bilemem. Ortada bir şeyler dönüyor muhakkak. Ne diyor; 'İki tane ceketim var, başka da bir şeyim yok'. Bu nasıl iki ceket yahu? Milyar dolarlar konuşuluyor, rafineriler gidip geliyor, tespihler, ananaslar gidip geliyor.

Bankalar, holdingler, şirketler hepsi var, boynunu büküp, 'iki ceket' diyor. Pencere kenarlarında uyuyormuş, uyuyabilirsin. Bugün nerede uyuyorsun o önemli. Sporla ilgili, Susurluk'la, Ergenekon'la ilgili, MİT raporlarıyla ilgili, siyasetle ilgili, darbelerle ilgili hepsini meğerse pencere kenarında takip etmiş. Güya Pensilvanya'ya inziva için gitmiş. Bakıyorsunuz inzivadayken yargıda çete kurmuş. Emniyette çete kurmuş. Yüz binlerce insanı dinlemiş. Hem inzivaya çekiliyor, hem alüfteleri takip ediyor. Adeta istihbarat şefi gibi davranıyor. Ya madem senin iki ceketin var, madem dünya malında gözün yok, sana ne siyasetten, sana ne darbelerden, sana ne spordan, sana ne rafineriden, sana ne alüfteden? Madem inzivaya çekildin, sana ne milletin telefonda ne konuştuğundan." 

30 yıl yanında oluyor, 15 yıl onu  izletiyor, dinletiyor

Bazı cemaat üyelerinin televizyondaki konuşmalarına değinen Erdoğan, "En yakın arkadaşları, ki en yakın halkasında bulunmuş, televizyonda neler anlatıyor. 30 yıl yanında oluyor, 15 yıl onu izletiyor, dinletiyor. Ve soruyor kendisine 'Hocam, siz beni gerçekten dinlettiniz mi? diyor. 'Evet' diyor, 'nereye gittiğini, ne yaptığını bilmem lazım'. Göz yaşları içinde bu yapının nasıl sinsi, nasıl ihanet içinde bir yapı olduğunu bu halka içerisinde olanlar anlatıyor. Bunlar sıradan insanlar değil maalesef" ifadelerini kullandı. 

Erdoğan, bu tehlikeli yapı ile CHP ve MHP'nin işbirliğinden hayır çıkmayacağını ifade ederek, "Bu Pensilvanya'daki zatın malum medya ile, işverenlerle, sokaktaki teröristle işbirliğinden Türkiye için hayırlı sonuç çıkmaz. Bu ittifak, kirli bir ittifak. Bu ittifak şer ittifakı. Bunlara 30 Mart'ta derslerini siz vereceksiniz. 30 Mart'ta sandıkta bu kirli ittifakın hesabını siz soracaksınız. Çanakkale bu sefer eser siyasetine oy veriyor mu? İdeoloji siyaseti değil, eser siyaseti. Çanakkale'den ben bunu bekliyorum" şeklinde konuştu. 

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın