Politika, arşiv

Büyük Türkiye yürüyüşünün arifesindeyiz

AK Parti Genel Başkanı Davutoğlu, "Büyük Türkiye yürüyüşünün arifesindeyiz. İlelebet sürecek bu yürüyüşü bizden sonrakilere devredeceğiz" dedi.

27.08.2014 - Güncelleme : 27.08.2014
Büyük Türkiye yürüyüşünün arifesindeyiz

ANKARA

AK Parti Genel Başkanı seçilen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Büyük Türkiye yürüyüşünün arifesindeyiz. İlelebet sürecek bu yürüyüşü bizden sonrakilere devredeceğiz" dedi.

Davutoğlu, AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmasına, "Selam olsun, selam olsun. Selam olsun insana, zaman ve mekana" diyerek başladı.

Öncelikle insana, eşref-i mahlukat olarak yaratılan insana selam verdiğini belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Alemlere rahmet olarak gönderilen sevgililer sevgilisine selam olsun. Onun gül kokusunu bu diyarlara getiren Ebaili Ensari'ye selam olsun. İçinde bulunduğumuz başkentimiz Ankara'nın manevi mimarı ve kadim payitahtımız İstanbul'un Fatih'inin hocası Akşemsettin'in hocası Hacı Bayram-ı Veli'ye selam olsun. Aşkımız piri Mevlana'ya, piri Ahi Evran'a, erkanımızın piri Hacı Bektaş-ı Veli'ye selam olsun. Gönül dilimizin pirleri Yunus Emre'ye, Ahmed-i Hani'ye selam olsun. Zamana selam olsun. O zaman ki bize varoluşun ve tarihin sırrını öğretir. Bundan tam 943 yıl önce, bir 26 Ağustos sabahı etrafındaki Türk, Kürt, Zaza, Arap ve diğer Anadolu kavimleriyle Anadolu'ya yürüyen Alparslan Gazi ve yiğitlerine selam olsun. Selam olsun, bundan 92 yıl önce milletin istiklali için Kocatepe'den İzmir'e yürüyen Gazi Mustafa Kemal'e ve İstiklal ordusuna selam olsun. 

Selam olsun bu iki 26 Ağustos tarihi arasında, 1071 ve 1922 yılları arasında, bu topraklarda medeniyetimizi ihya için, inşa için, dünyada adaleti ikame etmek için yola çıkmış, şehit düşmüş, emek vermiş, ter dökmüş ahiyana Ruma, Horasan erenlerine, Mezopotamya erenlerine bütün şühedeya selam olsun. Ve mekana selam olsun. Bu zaferler sonrası bize vatan olarak emanet edilen bu aziz toprağa selam olsun. Bu vatanın toprağına, suyuna, havasına, ateşine selam olsun. Anasırı erbaya selam olsun, varoluşa selam olsun. Bu vatanın her bir köşesinde heybetle bu vatanı bekleyen, gurur gibi görünen Ağrı'ya, Erciyes'e, Uludağ'a selam olsun. Toroslar'a, Menteşler'e, Kaçkar'a, Istırancalar'a selam olsun ve onların sınır ötesindeki kardeşlerine selam olsun. Hira'ya, Tur-u Sina'ya, Zeytun Dağı'na, Rodoplar'a, Kafkaslar'a, Altaylar'a selam olsun ve o dağların eteklerinde yaşayan bütün kardeş, dost ve komşu kavimlere, halklara selam olsun. Selam olsun bu vatanın suyuna, ırmağına, Fırat'a, Dicle'ye, Sakarya'ya, Seyhan'a, Ceyhan'a, Yeşilırmak'a, Kızılırmak'a selam olsun ve onların kardeşlerine Tuna'ya, Nil'e, Ab-ı Derya'ya, Sırrı-Derya'ya, Volga'ya selam olsun."

"Bir vefa kongresi, bir ahitleşme kongresi"

Davutoğlu, millete mekan ve tarih bilinci aşılayanlara da selam göndererek, "bir 14 Ağustos günü milleti yeni bir idealle buluşturan AK Parti kadrolarının kurucu lideri ve seçilmiş Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a selam olsun" ifadelerini kullandı ve ayrıca AK Parti'nin tüm kadrolarına selam verdi.

Kongreye dünyanın değişik yerlerinden gelenleri de selamlayan ve onlardan selamlarını kendi diyarlarına götürmelerini isteyen Davutoğlu, 10 Ağustos Cumhurbaşkanı seçiminde sandığa giderek, Erdoğan'a destek veren tüm vatandaşlara selam gönderdi. Davutoğlu, "İki ayağındaki bastonlarla yürüyerek sandık başına giden ninelerimize, dedelerimize, nasırlı elli çiftçimize, işçilerimize, Anadolumuzun, Trakyamızın her bir köşesindeki dava ve aşk yüklü kardeşlerimize selam olsun" diye konuştu.

Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin konjektürel şartlarda çıkmış bir siyasi parti olmadığını vurgulayarak, "AK Parti, dönemsel bir parti değildir. Bir döneme, bir kesime hitap eden bir parti değildir. AK Parti biraz önce zikrettiğimiz bütün ulu erenlerin yönünü aydınlattığı kutlu bir yürüyüşün, kıyamete kadar sürecek olan bu yürüyüşün bugünkü tecessüm etmiş halidir. AK Parti, milletin ta kendisidir, AK Parti milli idealin ta kendisidir" ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, kongrede yaptığı konuşmada, bu kongrenin kendisi için bir veda kongresi olduğunu ifade ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Sayın Cumhurbaşkanım bu bir veda kongresi değil, olağanüstü kongremiz, ama bir vefa kongresi, bir ahitleşme kongresi. Sayın Cumhurbaşkanımıza vefa borcumuzu ödüyoruz, onun bıraktığı miras AK Parti için bir şeref meselesidir, o miras bizim şerefimizdir ve sonuna kadar korunacaktır. Bütün kadrolarımız, onun başı dik, onurlu yürüyüşünün devamı için her türlü fedakarlığı yapmaya hazır ve nazırdır" dedi.

Davutoğlu, Türkiye'nin yeni bir yürüyüşün arifesinde olduğunu, 12 yıllık bir birikime sahip olduklarını ve bu birikimi en iyi şekilde değerlendirmeye kararlık olduklarını vurguladı.

"Bu tarihi yürüyüş, sadece bir aşamadır" diyen Davutoğlu, "İlelebet sürecek olan bu yürüyüşü bizden sonraki nesillere en güçlü şekilde devredebilmek ve AK Parti hareketini hedefe ulaştırmak için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırız" şeklinde konuştu.

Erdoğan'a, millet adına teşekkürlerini sunan Davutoğlu, "Siz, bu kutlu yürüyüşün tarihteki ayak izlerinin eserini taşıyan bir parti kurulmasına öncülük ettiniz. O partiyi 1,5 yıl içinde iktidar yaptınız, 12 yıl içinde de büyük başarılara öncülük ettiniz'' değerlendirmesinde bulundu.

Davutoğlu, ''Sayın Cumhurbaşkanımızın bu dönemde bu tarihi emanetini hakkıyla yerine getirmeye şahitlik eder misiniz?" diyerek salondakilerden helallik istedi.

"Allah ve millet şahittir ki bundan sonra da bu kadrolar Sayın Cumhurbaşkanımızla beraber, bu yolda yürüyecektir" ifadesini kullanan Davutoğlu, "hiçbir gücün, hiçbir fitnenin ya da hiçbir odak ve mahfilin bu saflara fitne sokmaya gücünün yetmeyeceğinin" altını çizdi.

"Yeni bir Türkiye ve yeni bir yürüyüşün arefesindeyiz"

Davutoğlu, Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde yaptığı konuşmada, yeni bir Türkiye ve yeni bir yürüyüşün arefesinde olduklarını belirterek, bu yürüyüşün temel esaslarına dikkat çekmek istediğini söyledi. Son 12 yıl içinde büyük bir restorasyon hareketi, bir inşa ve ihya faaliyeti yaptıklarını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Tekrar sizi tarihe götürmek istiyorum, tam 600 yıl önce, 1402 yılında o zaman 100 yaşında olan devletimiz, Devlet-i Aliye Osmani’ye, büyük bir fetrete girmişti. Devlet otoritesi parçalanmıştı, Anadolu ekonomisi felç olmuştu. ‘Bu devleti kim toparlayacak' diye bakıldığı bir anda o fetreti durduracak güçlü bir iktidar kendini göstermişti. Ondan 50 yıl sonra fetretten çıkan, devletin kurduğu düzenle İstanbul’un kapıları bu aziz millete açıldı. Aynı şekilde 600 yıl sonra, 2001, 2002’de bu sefer Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir fetrete girmişti. Devlet otoritesi zaaf göstermişti, çeteler, mafyalar, hortumcular milletin bütün kaynaklarını tüketiyordu. İşte o zaman AK Parti hareketi sadece bir devleti değil, siyaseti, bir otoriteyi tesis etmek üzere değil yeni bir medeniyet ihyası için ayağa kalktı ve yeni yola yürüdü.

Bu ihyanın, bu inşa faaliyetinin 9 temel esası vardır; bu 9 alanda, bu kararlı yürüyüş devam edecek. Yeni Türkiye’nin psikolojik alt yapısı, psikolojik temeli özgüvendir. Son 12 yılda büyük devrimlere imza atıldı. Ulaştırmada, sağlıkta,  tarımda, dış politikada her alanda büyük başarılar sağlandı. Ama şunu sorarsanız bütün bu başarıların arkasındaki temel saik nedir sorulsa denilecek şey, milletin özgüvenini tekrar kazanmasıdır.”

“Hiç kimse bu yürüyüşe dur diyemeyecek”

Davutoğlu, “Davos’ta Sayın Cumhurbaşkanımız ile Başdanışmanı olarak birlikteydim. Özgüvenimizin bir timsali olarak aslında o gün İstanbul Atatürk Havalimanına geldiğimizde, Başbakanımız o gün yaptığı konuşmada, bu özgüvenin işaretini vermişti ve demişti ki, ‘bundan sonra biz hiçbir zaman şu veya bu tavrı alırsak şu vaya bu ülke ne diyor diye düşünmeyeceğiz, başka ülkeler Türkiye Cumhuriyeti Devleti ne düşünüyor diye düşünecekler. İşte bir milletin ayağa kalkmasının simgesi budur. Bu özgüven bizde oldukça bu özgüveni harekete geçiren AK Parti kadroları kendilerine güvendikçe, hiç kimse bu yürüyüşe dur diyemeyecek” şeklinde konuştu.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

 “Son 12 yıl içinde kazanılan özgüvenimizi, 2013 yılında hedef ettiler. 2013 yılındaki gezi olayları, 17 Aralık ve 25 Aralık kumpaslarının en büyük hedefi millete kazandırdığımız bu özgüveni yıkmaktı. Çok şey söylendi, dediler ki ‘bunlar rüya görüyorlar, ütopikler, hayal görüyorlar, yapamayacağımız hedeflere yürüyorlar.’ Doğru biz bir rüya görüyoruz, yeni bir Türkiye rüyası görüyoruz. Bu rüyayı  göremeyenler utansın. Bu rüya için ayağa kalkamayanlar, özgüven gösteremeyenler utansın.”

Davutoğlu, kendisini gelecekle ilgili olarak umuda sevk eden bir hatırasını da paylaşırken, şöyle konuştu:

“30 Mart seçimleri için Konya Beyşehir’de miting meydanına çıkarken, bir baba 10 yaşındaki çocuğunu miting meydanında yanıma getirdi, tanışmak istediğini söyledi. Döndüm biraz teşvik olsun diye ‘çabuk büyü, bize adam lazım’ dedim. O 10 yaşındaki çocuk, döndü ve dedi: ‘Sayın Bakanım aradığınız adam benim.’ O anda Necip Fazıl’ın, Üstad’ın sözü aklıma geldi ve bir an o küçük kardeşimizi 2053 yılında hayal ettim, 2053 yılında tam da bizim yaşımızda olacaktı. Eğer o  kardeşimiz, ‘aradığınız adam benim’ deme cesaretini, kararlılığını, iradesini göstermişse bunda son 12 yıl içinde milletin adamının gösterdiği irade ve basiretlik, liderlik vardır. Çünkü artık gencinden yaşlısına herkes adam gibi adamlar peşinde yürümek istiyor. Özgüvenini kaybetmiş, kimliğini kaybetmiş, şahsiyetini kaybetmişlerin arkasında değil. Şimdi milletin adamı cumhurbaşkanlığı makamında. Ama milletin adamları tükenmeyecek, bizden sonra da yeni nesiller, daha kararlı bir şekilde bu yola devam edecek.”

Bu yeni dönemin, yeni Türkiye’nin ikinci önemli alanının sosyo-kültürel birlik ve bütünlük olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, “Yani çözüm sürecidir. Devletler ve milletler ancak ve ancak aidiyet bilinciyle ayakta dururlar. Eğer bir toplumda aidiyet bilinci zayıflamışsa devlet bir gurup vatandaşını dışlamışsa, ötekileştirmişse o andan itibaren o devletin ayağa kalkması, o milletin felah ve sükun bulması mümkün değildir” şeklinde konuştu.

“Çözüm sürecini başarıya ulaştırana kadar bize uyku haramdır”

“Maalesef AK Parti iktidarlarına kadar, şu veya bu kesim inançları dolayısıyla etnik ve mezhebi kökenleri dolayısıyla ötekileştirildiler, baskıya maruz kaldılar” diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“AK Parti iktidarlarının en büyük başarısı bütün milleti tek bir yürek, tek bir güç haline getirmiş olmasıdır. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek konuşmasında gerek daha önceki hitaplarında yeni döneme, yeni Türkiye’ye ve yeni hükümetimize bir emanet gibi tevdi ettiği çözüm sürecini başarıya ulaştırana kadar bize uyku haramdır. Bu millet arasına ekilmiş fitne tohumları yok olana kadar, bu millet her etnik ve mezhebi grupla omuz omuza, bu kutlu yürüyüşe çıkana kadar gece gündüz çalışacağız. Aidiyet bilincinin de iki boyutu vardır. Birisi tarihdaşlık, diğeri vatandaşlık. Biraz önce Horasan erenlerinden Mezopotamya melelerinden bahsettik. Evet, Kars’ta Hasan Karakani ile Doğubeyazıt’ta Ahmedi Hani aynı medeniyetin çocuklarıydı. Hazreti Mevlana’nın irfanı marifetiyle Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın irfanı aynı. Bu irfanları bölmek için, bu kardeşleri birbirine düşman edebilmek için her türlü yolu denediler. Terörü denediler, siyasal ırkçılığa yöneldiler.”

“Bizim için mezhebi bir tavır söz konusu değildir”

 “Bizim iktidar olduğumuz Türkiye’de hiç kimse, şu veya bu gerekçeyle bir daha ötekileştirilmeyecek” ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:

“Tarihdaşlığımız korunacak, kaderdaşlığımız korunacak, eşit vatandaşlık hukuku daima önde ve temel ilke olarak benimsenecek. Aynı şekilde bizim için mezhebi bir tavır söz konusu değildir. Alevi kardeşlerimiz, Sünni kardeşlerimiz eşit vatandaşlar olarak bu toprakların asli unsurlarıdır ve asli unsurları olarak kalacaktır. Onların inanç özgürlüğü, fikir özgürlüğü, düşünce özgürlüğü bize emanet edilmiş bir görevdir.”

"Vatandaşlık haklar korunacak"

Davutoğlu, gayrimüslim vatandaşların da hangi dine mensup olurlarsa olsunlar, eşit vatandaşlık haklarını koruyacaklarını söyledi.

Suriye'de ve Irak'ta bunalım yaşandığını belirten Davutoğlu, "Geçmişte Irak'ta, Bosna'da yaşananları hatırlıyorsanız, bütün bu kavimler bir sıkıntı ile karşılaştıklarında Anadolu ocağına geri dönüyorlar. Anadolu kucağına sığınıyorlar. Allah şahit ki, şu veya bu gerekçe ile bu topraklara gelen kim olursa olsun, etnik ve mezhebi kökenine bakılmaksızın bu topraklarda asli unsur olarak karşılanacaklar ve algılanacaklardır. Bizim tarihimiz merhamet tarihidir, şefkat tarihidir. Hem kendi vatandaşlarımıza merhamet ve şefkat hem de bu topraklarda medet uman, bu topraklarda sığınacak bir yuva arayanlara şefkat ve merhamet bizim kültürümüzdür" değerlendirmesini yaptı.

Davutoğlu, üçüncü inşa ve ihya alanının siyasi alan olduğunu dile getirerek, insan onurunun, insanın eşrefi mahlukat olma özelliğinden geldiğini ve o onuru korumanın kendi görevleri olduğunu belirtti. Özgürlüğü garantiye girmemiş insanın onur duymasının mümkün olmadığna işaret eden Davutoğlu, güvenliği tehdit altında bulunan bir insanın da kendi özgürlük alanında yaşamasının da mümkün olmadığını söyledi. Bu yüzden ilk hükümet programlarından bu yana özgürlük-güvenlik dengesini sağladıklarını kaydeden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi de bir kez daha söylüyoruz. "Türkiye'de düşünce özgürlüğü, inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü, girişim özgürlüğü, AK Parti Hükümetlerinin teminatı altındadır. Hiç kimse bu özgürlükleri ihlal edemez, edemeyecek. Ama her özgürlük de bir sorumluluk getirir. Basın ifade özgürlüğü basın ahlakını gerektirir. Girişim özgürlüğü meşru ve helal rızık arayışını gerektirir. İnanç özgürlüğü yine inançlara saygıyı gerektirir. Biz özgürlükleri yeni bir ahlaki formasyonla buluşturacağız."

Ak Parti'nin Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde harekete geçtiğinde üç 'y' ile mücadele sözü verdiğini kaydeden Davutoğlu, "Yasaklar, yolsuzluklar ve yoksulluk. Yasakları bu dönemde kaldırdık, kaldırmaya devam edeceğiz. Bir oyuna dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Son yıllarda özellikle geçen sene öyle bir kampanya yürütüldü ki, sanki 'Türkiye'de otoriterleşme ve demokrasiden uzaklaşma var' diyerek, Sayın Cumhurbaşkanımıza, hükümetimize ve AK Parti'ye yönelik büyük iftiralar oldu. Şimdi gelin bir muhasebe yapalım. 12 yıllık AK Parti iktidarları dönemi, bir bütündür ve parçalanamaz. 'Şu dönemde AK Parti daha demokratikti, daha sonra otoriterleşti' kim derse, aslında niyeti AK Parti kadroları arasına fitne sokmaktır."

Davutoğlu, AK Parti iktidarlarının bir bütün olduğunu ve iktidarın ilk dönemlerinde alan temizliği ile meşgul olmak zorunda kalındığını ve bir çok özgürlüklerin uygun zamana kadar bekletildiğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok iddialı bir şekilde söylüyorum. Sayın Başbakanımıza, başbakanlığı döneminde geçen sene uluslararası medya tarafından yapılan saldırılara 'bir cevap olsun' diye söylüyorum. Türkiye, gerçek demokratikleşme hamlelerini son bir kaç yıl içinde gerçekleştirebildi. Hangi kriteri alırsanız alın. Asker sivil ilişkisi son yıllarda normalleşti. 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde e-muhtıra verilmesi söz konusu iken, bakınız bu sene cumhurbaşkanlığı seçiminde silahlı kuvvetlerimiz, demokrasiye tam bir saygı içinde kendi görevini yaptı. Kimse de e-muhtıra vesaire beklentiler içine giremedi. Siyasi özgürlükler açısından bakınız, daha 2008 yılında ülkenin iktidar partisi, en büyük partisi kapatılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı. Ama 2010 referandumu ile bütün bunlar, tarihe gömüldü. Siyasi partilerin ve siyasi faaliyet özgürlükleri son yıllarda teminat altına alınabildi."

Anadilde konuşma, öğrenme ve siyasi propaganda yapma hakkının, azınlıkların mallarının ve haklarının devrinin 'otoriter' denilen cumhurbaşkanının başbakanlığı döneminde gerçekleştirildiğinin altını çizen Davutoğlu, başkaları için olmasa da halk için önemli olan başörtüsüne özgürlüğün de son yıllarda gerçekleştiğini kaydetti.

"Mirası daha ileri safhalara taşımaya kararlıyız"

Davutoğlu, özgürlük alanlarının genişletilmesi, derinleştirilmesi ve yaygınlaştırılması ve demokrasinin kökleşmesi anlamında şimdiye kadar edindikleri mirası daha ileri safhalara taşımaya kararlı olduklarını aktararak, "Demokrasi ancak ve ancak millet iradesini hayata geçirdiği zaman anlam taşır. Burada sandığı hafife alanlara, temsili demokrasiyi yok sayarak, sanki sandık dışında demokrasi varmış gibi tavır takınanlara cevap mahiyetinde söylüyorum: Bu millet ne zaman başı dara sıkıştığında, ne zaman özgürlük alanları daraldığında sandığı bekledi. Hiç ümitlenmesinler ve heveslenmesinler. Sandığı namusu gibi gören bu milletin emanetine sadık kalacağı, yani sandığın millet iradesinin hafife alınmasına hiçbir zaman izin vermeyeceğiz" dedi.

"Amir olan millettir"

AK Parti iktidarının en büyük devriminin 'milli irade' olduğunu, daha önce iktidara gelen hükümetlere 'siz yol, baraj, altyapı çalışmaları yapın' denildiğini aktaran Davutoğlu, başbakanların baraj ve yol kralı ilan edildiklerini anımsattı. Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ama zinhar güvenlik alanına, istihbarat alanına, dış politikaya, makro ekonomik ilişkinin uluslararası boyutuna girmeyin. O devlet meselesidir' denilmiştir. Sanki, devlet ile hükümet ayrı mevkilermiş gibi. Sanki devlet ile hükümet birbirine alternatifmiş gibi. Ama AK Parti iktidarında her mesele o yetkiyi alan hükümet tarafından ve Sayın Başbakınımız tarafından kullanıldı.

'Türkiye'nin Kıbrıs politikası ne olacak' diye 2004'de Türkiye Cumhuriyeti hükümeti karar verdi. Türkiye'nin Ortadoğu politikası, Türkiye'nin makro ekonomik ilişkileri, Türkiye'nin IMF ile ilişkilerine millet iradesi ile seçilen lider ve hükümet karar verdi. Artık devlet ile hükümeti ayırarak, 'sanki devlet bürokrasinin hizmetinde, hükümet ise geçici ve konjonktürel bir yapıdır' kanaatini yayanların ve buna inananların dönemi de bitti."

Davutoğlu, "Yeni Türkiye'de devlet de hükümet de milletin emrindedir. Amir olan millettir, memur olan devlettir. Devlet ancak ve ancak millet iradesini kullanarak iktidara gelmiş olanlarca denetlenebilir, yönetilebilir" değerlendirmesinde bulundu.

"Yeni anayasaya ihtiyaç var"

Demokratikleşme hamlesinin en ileri düzeye, demokrasinin evrensel standartlara ulaşması ve özgürlükçü bir demokrasi haline gelebilmesi için yeni anayasaya ihtiyaç olduğuna işaret eden Davutoğlu, yeni anayasanın özgürlükçü ve demokratik karakteriyle yeni Türkiye'nin önünü açacağını vurguladı.

Davutoğlu, partililere "İnşallah 2015 seçimlerinde anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olacak mıyız" ve "Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, ilk defa millet tarafından seçilenlerin yaptığı bir anayasaya sahip olacak mıyız" diye sordu. Salondakilerin "Evet" sözü üzerine Davutoğlu, "Bu bir teminattır, bir ahitleşmedir" dedi. 

Siyasi alanda bir konuya daha dikkat çekmek istediğini belirten Davutoğlu, şunları dile getirdi:

"Cumhurbaşkanlığı makamı ile Başbakanlık makamı arasında, ikisi de seçilmiş olmak dolayısıyla, ihtilaf çıkmasını bekleyenlere, buradan bir kez daha cevap veriyorum. Millet iradesine dayanan makamlar arasında ihtilaf çıkmaz. Milletten gücünü alanlar arasında, hele dava arkadaşları arasında hiçbir zaman ihtilaf çıkmaz, hiç heveslenmesinler. Seçilmiş cumhurbaşkanı ve seçilmiş başbakan el ele, omuz omuza, birlikte yeni Türkiye'yi inşa edeceklerdir. Biz bunun hizmetkarıyız, bu yolda yürümeye kararlıyız."

"Paralel devlet', fetret isteyen bir yapıdır"

AK Parti hükümetleri döneminde devletin ve bürokrasinin restorasyondan geçtiğine işaret eden Davutoğlu, Osmanlı Devleti'nde Fetret Dönemi'nde devletin hem coğrafi hem de otorite olarak parçalandığını belirtti. "AK Parti iktidara geldiğinde devlet içine nüfuz etmiş çeteler, mafyalar, cunta heveslileri ve üçlü koalisyonun her bir bakanlığı, neredeyse bir Anadolu beyliği gibiydi" diyen Davutoğlu, bakanların birbirleriyle görüşemediğini, hükümetin toplanamadığını, her bakanlığın kendi kararını aldığını ifade etti. 

AK Parti iktidarıyla devletin büyük bir restorasyon ve ihya sürecinden geçtiğini vurgulayan Davutoğlu, bununla birlikte devletteki karar alma yeteneğinin geliştiğine dikkati çekti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ama şimdi o geçmiş vesayetler bittikten sonra yeni vesayet türleri çıkmaya başladı. 'Paralel devlet' yapısı denilen yapı, aslında fetret isteyen bir yapıdır. Geçen sene, Gezi olaylarından bu yana onların yayın organlarında tek bir olumlu haber göremezsiniz. 17 Aralık'tan, 25 Aralık'tan bu yana isterler ve beklerler ki kriz çıksın. Ekonomi tarumar olsun. AK Parti içinde ihtilaf çıksın, bazı milletvekilleri istifa etsinler.

30 Mart'ta Dışişleri Bakanlığını dinlenerek, Dışişleri Bakanlığının sırları üzerinden saldırıya maruz bırakıldık. Sürekli olarak bir kampanya yürütüldü. Kampanyanın hedefi AK Parti değil. Kampanyanın hedefi AK Parti'nin son 12 yıl içinde gerçekleştirdiği büyük birikimdi. Buradan bir kez daha, Sayın Cumhurbaşkanımızı teyiden söylüyorum, hiçbir şekilde, kim ve ne niyetle olursa olsun, devlet otoritesinin parçalanmasına bir daha izin vermeyeceğiz."

"Devleti ele geçirmek isteyen zihniyete izin verilmeyecek"

Bürokraside aranacak tek niteliğin ehliyet ve liyakat olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Eskiden bazı locaların yaptığı şekilde, şimdi de paralel devlet yapılanması içinde, o networkler üzerinden bürokrasiyi ele geçirmek, daha sonra da ele geçirilen bürokrasi üzerinden milletin seçtiği siyasi otoriteye şantaj yapmak açık bir ihanettir. Millet, otoritesini sadece seçtiği insanlar üzerinden kullanır" değerlendirmesini yaptı. 

Otorite kullanmak isteyenlerin bürokrasi sıfatlarından ayrılması ve halkın önüne çıkıp kendileri gibi oy istemesi, Anadolu'nun her bir beldesinde ter dökmesi gerektiğini söyleyen Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Ama bunlar ter dökmeden devleti ele geçirmek isteyen bir zihniyettir. İzin verilmeyecek. Bundan sonra bürokrasiyi kontrol etmek suretiyle devleti ele geçirmek isteyenler, ister cunta heveslileri olsun ister belli loca mahfilleri olsun ister 'paralel devlet' yapıları şeklinde olsun, hiçbir şekilde devletimize nüfuz edemeyecekler. Biz, bu devleti, milletin hizmetinde ve emrinde görüyoruz. Bu devlet idaresine talip olanlar, gidecekler ve milletten destek isteyeceklerdir." 

"Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak vesilesidir"

AK Parti döneminde yapılanlardan birisinin ahlak restorasyonu olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, partinin siyasi tarihiyle ilgili sunumda, zamanla unutulan bir kavrama, partinin kuruluş döneminde dile getirilen "Erdemliler Hareketi"ne atıf yapıldığını anımsattı.  Davutoğlu, "Bizim için siyaset bir erdem ve ahlak vesilesidir. Siyaset, ahlak ve erdeme dayandığı zaman anlam taşır, var oluşumuza cevap teşkil eder. Onun için siyasetimizin ahlakı, Şeyh Edebali'nin ahlakıdır, 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ahlakıdır" ifadesini kullandı. 

Türkiye'de aynı dönemde AK Parti ve CHP'de kongre süreçleri yaşandığına işaret eden Davutoğlu, AK Parti'de Genel Başbakan ve Başbakan Erdoğan öncülüğünde her kademede istişareler yapıldığını anımsattı. Davutoğlu, "Güya 'otoriter' dedikleri yapı içinde her kademenin katıldığı, son derece ahlaki ve erdemli bir istişare süreci yaşandı" dedi. 

Partililerin bugün kongreden daha da bütünleşmiş ve birleşmiş olarak ayrılacağını söyleyen Davutoğlu, gösterilen teveccüh dolayısıyla teşekkür etti.

"Biz bir vefa hareketiyiz" diyen Davutoğlu, davaya sadakatle bağlı olduklarını kaydetti. Davutoğlu, "Sadakatimiz dostluğumuza, kardeşliğimizedir. Bundan sonra da ilelebet sürecek olan, musalla taşına kadar sürecek olan bir birlikteliğin adıdır, adresidir AK Parti" değerlendirmesini yaptı.

"Yolsuzluklara karşı en çetin mücadeleyi AK Parti verdi"

AK Parti'nin yolsuzluklara karşı en çetin mücadeleyi verdiğini, vermeye de devam edeceğini vurgulayan Davutoğlu, "Şunu aziz milletimize teminat olarak söylüyoruz; milletin ve tüyü bitmemiş yetimin hakkına uzanacak eli, kardeşimiz olsa koparırız" diye konuştu. 

Hiçbir şekilde AK Parti kadrolarının şeffaflık ve yolsuzluğa karşı mücadele anlamında töhmet altına bırakılamayacağını ifade eden Davutoğlu, "Eğer gerçekten böyle bir mücadele yürümemiş olsaydı, 2001'de mecali tükenmiş Türkiye'den, bugün her bir alanına duble yollar, havaalanları yapılmış bir Türkiye'ye gelinebilir miydi?" diye sordu.

Davutoğlu, herhangi bir yanlışlık yapılırsa üzerine gidileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ama birtakım dosyaları sadece ve sadece AK Parti'yi yıpratmak için bekleterek ve tam da 3 seçim öncesinde dinamit gibi toplumun ortasında atarsanız bunun adına ahlak arayışı, yolsuzluklara karşı mücadele denmez. Bunun adına siyasi operasyon denir. Biz bu operasyona hiçbir zaman boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz."

Hacı Bektaş-ı Veli'nin "eline, diline, beline sahip ol" sözlerinden alıntı yapan Davutoğlu, ahlakın ve erdemin olmadığı siyasetin yozlaşacağını, çürüyeceğini söyledi. Davutoğlu, AK Parti hareketinin bir erdemliler hareketi olarak başladığını, böyle de yoluna devam edeceğini ifade etti. 

"6. restorasyon adalet ve yargı alanında"

Yeni Türkiye'de yapacakları 6. restorasyonunun ise adalet ve yargı alanında olacağını anlatan Davutoğlu, "Adalet Mülkün Temelidir" dendiğinde kastedilenin, sadece şahsi mülk değil, aynı zamanda devlet olduğuna işaret etti.

Adaletin olmadığı devletin yaşayamayacağını, devletin ve siyasetin temelinin, esasının adalet olduğunu kaydeden Davutoğlu, bu nedenle partilerinin adının Adalet ve Kalkınma Partisi olduğunu dile getirdi. 

Ahmet Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hal böyleyken ve adaleti her şekliyle ikame ve idame etmek için yola çıkmışken maalesef siyasetle ve siyaseti kontrol etmek, hakim olmak için yargı mensupları şu veya bu şekilde devreye girdiklerinde bu millet büyük felaketler yaşadı. Geçmişte bürokrasinin bir kesimiyle o zamanki Şeyhülislam arasında bir ilişki doğduğunda hal fetvalarıyla neler yapıldığını Sultan Abdülhamit Han'dan biliyoruz. Halasgaran-i Zabitan diye harekete geçenlerin 12 yıl içinde imparatorluğumuzu nasıl çökerttiğini biliyoruz. Bizler bu tecrübeyi yaşayanlar, bilenler bir daha Osmanlı Devleti'nin başına gelen felaketin Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başına gelmesine izin vermeyeceğiz. 27 Mayıs yargısını hatırlayın. 'Sizi buraya tıkan irade bunu istiyor' demişlerdi rahmetli Adnan Menderes'e. Yargıydı ama adalet değildi. 12 Eylül yargısını hatırlayın. Diyarbakır hapishanelerinde yaptıkları zulüm terörün tırmanmasına sebebiyet vermişti. Her birimiz 12 Eylül yargısının ne anlama geldiğini biliyoruz. Sağcısıyla, solcusuyla, dindarıyla, liberaliyle biliyoruz.

Eğer yargı vicdanını kaybetmişse, eğer yargı adalet terazisinden sapmışsa, eğer yargı adalet dairesinin dışına çıkmışsa bir hak ve adalet aracı olmaktan uzaklaşır ve ülke için yanlış yolların önünü açar. Maalesef paralel devlet yapılanması içinde bürokrasinin bir kesimi ile yargının bir kesimi arasında öyle bir network oluştu ki kimsenin emniyet ve güven hissi kalmadı."

"Devletin sırlarına sızmaya çalıştılar"

Davutoğlu, işadamları, sanatçılar, siyasiler, muhalefet ve iktidarın dinlendiğini, devletin sırlarına sızılmaya çalışıldığını ifade ederek, hedefin, geçmişte yaşanan darbe benzeri yapıları tekrar kurmak olduğunu söyledi. 

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçimlerinin 12 Ekim'de yapılacağını hatırlatan Davutoğlu, HSYK seçimlerinin Cumhurbaşkanı seçiminden daha önemliymiş gibi bir hava estirildiğini söyledi. 

HSYK seçiminin, belli bir adalet felsefesine inanmış, saygın yargı mensupları arasında yapılan mesleki bir seçim olduğunu belirten Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Ama birileri şöyle düşünüyorlar ve diyorlar ki, 'Eğer bu seçimlerde geçmişte olduğu gibi kendi otoritemizi kurarsak, yaptığımız çalışmalarla tek bir fikre, düşünceye ya da çevreye ait HSYK oluşturursak, bu HSYK milletin seçtiği siyasi irade üzerinde Demokles'in Kılıcı gibi durur. Hiç heves etmesinler; hiçbir kılıç milletin iradesinden daha güçlü değildir. Hiçbir güç milletin iradesini aşamaz. Bir kez daha buradan HSYK seçimlerine girecek vicdan yüklü, yüreği adaletle çarpan yargı mensuplarına sesleniyorum. Yargının tek bir mahfil ve çevrenin otoritesi altına girmesine izin vermeyin. Böyle bir durum olursa en önce siz mağdur olacaksınız. Bütün kesimlerin temsil edildiği, her kaygının paylaşıldığı, ola ki farklı siyasi görüşler varsa ki bu yargıya taşınmaması lazım, o görüşlerin ve adalet anlayışlarının da kendini temsil imkanı bulduğu bir HSYK oluşmalıdır. Onun için 12 Ekim HSYK seçimlerine zinhar, olması gerekenden fazla bir önem atfedilmemelidir. Ümit ediyoruz ki vicdanına güvendiğimiz yargı mensuplarımız böyle bir oyuna, tuzağa izin vermeyeceklerdir."

"27 Mayıs yargısının mantığını bir daha kimse göremeyecek"

Ahmet Davutoğlu, yargı bağımsızlığının kendileri için esas olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Ama yargının bağımsızlığı sadece yasamaya, yürütmeye karşı olan bağımsızlığı değildir. Aynı zamanda kendisini domine etmek isteyen güçlere karşı bağımsızlığıdır. Düşününüz ki bir yargı mensubu daha soruşturma iddiasıyla yürütülen, soruşturma aşamasında bir savcı eğer halk iradesiyle göreve gelmiş bir başbakana daha sonra kullanılmak üzere o dönemin başbakanı diye yazabiliyorsa burada yargı bağımsızlığından bahsetmek mümkün değildir. Burada 27 Mayıs yargısından bahsetmek mümkündür. Hiç kimsenin tereddütü olmasın. 27 Mayıs yargısının mantığını bir daha yeni Türkiye'de kimse göremeyecek. Geçmiş vesayet anlayışlarına nasıl karşı çıkmışsak yeni vesayet anlayışlarına da aynı kararlılıkla karşı çıkacağız ve milli iradenin üstünde hiçbir vesayetin olmadığı yeni Türkiye'yi birlikte inşa edeceğiz."

"7. büyük restorasyon kültür ve medeniyet alanında"

Yeni Türkiye'nin 7. büyük restorasyonunun kültür ve medeniyet alanında olacağını kaydeden Davutoğlu, Türkiye'nin, toprakların, ulu erenlerin büyük bir kültür mirası bıraktığını söyledi. 

Dünyada hiç bir ülkenin medeniyet mirası bakımından Türkiye kadar şanslı ve birikimli olmadığını dile getiren Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eğer insanlık tarihi kadim, modernite ve küreselleşme gibi evrelere ayrılırsa şunu çok açık şekilde söyleyebiliriz ki, bu ülke,  bu aziz topraklar, sadece jeostratejik değil, jeokültürel öneme haiz topraklar kadimin bütün renklerini bünyesinde barındırırlar. İslam medeniyetini, ondan önceki Mezopotamya kültürünü, ondan önceki Hitit, Roma kültürünü bünyesinde barındırır. Hiç bir medeniyet havzası yoktur ki Anadolu ile etkileşime girmemiş olsun. Yine modernite esas alındığında bu kadim kültüre sahip olan başka hiç bir ülke yoktur ki moderniteyle bizim gibi yüzleşmemiştir ve nihayet kürselleşmeyi de bizim kadar derinden ve yakından yaşayan bir başka ülke yoktur. Şimdi büyük bir yeni kültürel uyanışın arifesindeyiz. Bu yeni kültürel uyanış, insanlığın temel değerler itibarıyla varoluşsal ve epistemolojik problemlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde bütün insanlığa evrensel bir medeniyet çağrısı yapacak bir uyanış."

Davutoğlu, içselleştirici ve bütünleştirici kültürü egemen kılacaklarını, hiçbir kültür birikimini ötekileştirmeyeceklerini, dışlamayacaklarını anlattı. Aynı şekilde şehirlerin de kadim karakterini muhafaza edeceklerini dile getiren Davutoğlu, "Kadim karakterin modernite ile yüzleştiği yerde yıkıcı olmayan darbe vurmayan modern mimariyi kabul edeceğiz. Ama kadim tarihi birikimimize bir tehlike teşkil ettiğinde ona karşı duracağız. Dikey mimari değil, yatay mimariyi kadim şehirlerimizde egemen kılacağız ve küreselleşme anlamında da bütün şehirlerimizi, kadimi koruyan modernite birikimini kullanan küresel şehirler haline getireceğiz" diye konuştu. 

"Tüm şehirler dönüşümden istifade edecek"

Davutoğlu, İstanbul'un bir sembol olduğuna işaret ederek, "İnşallah İstanbul önümüzdeki dönemde bir Birleşmiş Milletler şehri olarak bütün insanlığın uğramadığı zaman kendisini kayıpta hissedeceği, bütün iktisadi faaliyetlerin orada bir etkisi olmadığı zaman kendisini kayıpta hissedeceği büyük bir dünya şehri olacak. Her bir şehrimiz bu büyük dönüşümden istifade edecek" diye konuştu. 

Davutoğlu, sekizinci restorasyonun ise bugünlerde özellikle de diğer bütün faaliyetleri destekleyecek olan, onlara altyapı hazırlayacak olan inşa ve ihya alanı olan ekonomik restorasyon olduğunu bildirdi. 

Türk ekonomisinin 2001 yılında büyük bir tarumar yaşadığını vurgulayan Davutoğlu, bütün birikimlerin heba edildiğini, tasarrufların, hortumcular tarafından tarumar edildiğini söyledi.

Davutoğlu, şöyle konuştu:

"AK Parti dönemlerinde birinci büyük ekonomik sıçramayı yaşadık. Atıl kapasite öylesine öylesine güçlü ve iyi bir yönetimle harekete geçirildi ki bu dönemler 12 yıl, kendisi aciz ve hasta adam gibi görülen bir ülkenin ayağa kalkmasını sağlayan ekonomik bir devrim gerçekleştirildi. Sayın Cumhurbaşkanımız bunun istitatistiksel rakamlarını verdi. Ben buna girmek istemiyorum. Herkes biliyor ve şahittir ki 2001'in hasta adamından 2014'ün yükselen ekonomik gücüne, 2015'in G-20'ye ev sahipliği yapacak en sağlıklı ekonomisine gelmesinin yolu kararlı, basiretli ve rasyonel bir ekonomik politikadan geçmiştir.

IMF politikalarını sadece rasyonel göremeyiz. Rasyonel politika, ekonomik politika ülkenin ihtiyaçlarına cevap veren politikadır. Sayın Başbakanımızın IMF direktörü ile yaptığı görüşmelerde 2008 krizinde ben de bulunmuştum. 2001'de IMF defteri açıldığında aynı zamanda siyasi hegemonya defteri de açılmıştı. 2001'i düşünün. O zaman sıradan bir IMF memuru Ankara'ya geldiğinde millet Başbakanın ne dediğine bakmaz, O'nun ne dediğine bakardı. Ama şimdi IMF defterini kapatmış bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Ulaştırmada, sağlıkta, tarımda, enerjide her alanda büyük devrimler gerçekleştirildi."

"İkinci büyük sıçramanın eşiğindeyiz"

Ahmet Davutoğlu, ikinci büyük sıçramanın eşiğinde olunduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

"Şimdi, ikinci büyük sıçramanın eşiğindeyiz. Bu atıl kapasiteyi kullanma dışında bu ikinci sıçramanın iki ana kaynağı, gücü vardır, iki de dezavantajı vardır. Bizim ekonomik gücümüzün kaynağı insanımızdır, coğrafyamızdır. Büyük doğal kaynaklarımız yok. Bize başka ülkelere olduğu gibi yüz milyarlarca avro verenler de yok. O zaman yeni bir ekonomik sıçrama için insan kaynağını ve katma değeri arttırmak zorundayız. Bunun için de başlattığımız eğitim reformunun çıtasını yükselterek devam edeceğiz. Dünyada hiçbir güç ekonomik anlamda insan kaynağından daha önemli değildir. İnşallah öylesine büyük bir eğitim reformu, öylesine büyük bir Ar-Ge atılımı gerçekleştireceğiz ki Türk ekonomisi katma değerini misliyle arttırabilsin.

Coğrafyamızı kullanacağız. Coğrafyamız, dünyanın en mutena coğrafyasıdır ekonomik kaynaklar itibariyle. Ulaştırma hatları, Pekin'den ister demiryoluyla ister karayoluyla Avrupa'ya gidecek her ulaştırma koridoru Anadolu topraklarına selam verip gidecek. Her enerji koridoru, ister Azerbaycan'dan Kafkasya'dan gelen Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) gibi, ister Irak'tan gelen Kuzey Irak ve bütün Irak ve doğalgaz kaynakları gibi her bir şekliyle mutlaka Anadolu topraklarından geçecek.

Tarımda büyük reformların, daha etkin tarım yöntemlerinin önü açılacak. Nihayette insanımızı katma değeri yükseltecek şekilde donanımlı hale getirdiğimizde nitelikli kalkınmanın önünü açarız. İnşallah bu ikinci ekonomik sıçramayı da hep beraber yaşayacağız. 

Ama bir daha hiç kimse bu ülkeyi borç batağı üzerinden idare edilebilir bir ülke haline getiremeyecek. Makro ekonomik istikrarı sağlarken reel sektörü de güçlendireceğiz ve gelecek yıllarda Türk üretim sektörü, üretim sanayi Afro-Avrasya'nın en büyük üretim alanı haline dönüşecek." 

"Yeni kaynaklara yöneleceğiz"

Davutoğlu, bir ülkede demokrasinin bulunması halinde, ekonomik aktivitenin garanti altında olacağına işaret ederek, "Bir ülkede hukuk devleti işliyorsa girişim özgürlüğü vardır. Bundan sonra gerek objektif hukuk kuralları açısından gerekse girişim özgürlüğü açısından 12 yıllık birikimin üzerine yepyeni ve dış yatırımı da çeken büyük açılımların eşiğinde olacağız. Yeni kaynaklara yöneleceğiz" dedi. 

İki dezavantaj olan enerji açığı ve cari açığa karşı da hem coğrafyadan hem nitelikli kalkınma ve nitelikli insan unsurundan gelen kaynakları kullanarak harekete geçeceklerini belirten Davutoğlu, "Şu anda dünyanın 17. Avrupa'nın 6. büyük ülkesiyiz, ekonomik anlamda. İnşallah hiç kimsenin şüphesi olmasın ki önümüzdeki dönemde 2023'de dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek için gece gündüz çalışacağız ve bu hedefi gerçekleştireceğiz" dedi.  

Davutoğlu, 9. restorasyonun dış politika üzerinden Türkiye'nin uluslararası alandaki konumuyla ilgili yeni inşa faaliyeti olduğunu kaydetti.

2001 yılında 'dış politika' denildiğinde Türkiye'de anlaşılan şeyin dış ilişkiler olduğunu, ortak stratejik bir perspektiften kaynaklanan bir dış politika değil, ülkelerle ve uluslararası örgütlerle yürütülen dış ilişkilerin bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bütün dış politika gündemi de sadece Kıbrıs'tan Ermeni meselesinden bir kaç defansif konudan ibaretti. Türkiye demokrasisini güçlendirdikçe ekonomisini sağlam temellere oturttukça dış politikada büyük hamlelere imza attı. Temel ilkelere hiçbir zaman terketmeyeceğiz. Kim ne derse desin dış politikada temel ilkemiz politikamızın Ankara merkezli olmasıdır. Türkiye'nin dış politikasının sırrını arayacak olanlar Ankara'ya dönüp bakacaklar. Onun için gururla ifade ediyorum. 2001'de 84 olan Ankara'daki yabancı büyükelçilik sayısı şu anda 117'ye çıktı. Neden, çünkü artık diğer ülkeler biliyorlar ki Ankara'da oturduğunuzda bütün çevre bölgelerin nabzını tutarsınız."

"Türkiye'nin AB hedefi kararlılıkla sürdürülecek"

Davutoğlu, Ankara Arena Spor Salonu'nda düzenlenen AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi'nde partililere hitap etti.

Davutoğlu, Türkiye'nin dış politikasının çok boyutlu olduğunu ve bunun coğrafi bir zaruriyetten kaynaklandığını ifade etti. Türkiye'yi Avrupa ile Asya kıskacı arasına almak isteyenlerin, Türkiye'nin coğrafyasından bihaber olduklarını belirten Davutoğlu, "Türkiye'nin AB hedefi stratejik bir hedeftir ve kararlılıkla sürdürülecektir. Ama Türkiye'nin stratejik gücü de çevre bölgelerde ve havzalarda birikecektir. Onun için ekonomimize büyük kaynak sağlasın diye vizeleri kaldırma politikası takip ettik. 74 ülkeyle vizeleri kaldırdık, 19 ülkeyle hükümetlerarası mekanizmalar kurduk, ortak kabine toplantıları yaptık" diye konuştu.

Girişimcilerin Afrika'da temsilinin önünü açtıklarını, burada büyükelçi sayısını 12'den 35'e çıkardıklarını aktaran Davutoğlu, 222 dış temsilcilikle dünyada en fazla temsil edilen 7. büyük ülkenin Türkiye olduğunu bildirdi.

Bakanlığı devraldığında bakanlık çalışanları ve büyükelçilere verdiği bir talimatı anımsatan Davutoğlu, "Hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır. Satıh ise bütün dünyadır. Buradan yeni dönemde de al bayrağı dünyanın her köşesinde dalgalandırabilmek için, Türkiye'nin çevresindeki bütün havzalarda etkin ve sonuç alıcı, vicdani bir dış politika takip etmek için gece gündüz çalışacağız" ifadelerini kullandı.

Dış politikayı sadece reel politika olarak görmediklerini dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Bizler, dış politikayı en başta söylediğim, selamladığım insan unsuruna muhatap olarak görürüz. Bizim dış politikamız insani diplomasiye dayanır, vicdani diplomasiye dayanır. Nerede 'bize yardım eden yok mu?' diyen tek bir insan varsa Allah bize onlara ulaşma gücü ve kudreti versin. Bu milleti ve bu devleti öylesine kudretli ve müşfik yapsın ki bizim ismimizin anıldığı yerde zulme imkan kalmasın. Zalimleri korkutan, mazlumlara şefkat olan bir güce ve kudrete Türkiye Cumhuriyeti devletini kavuştursun. Sizler adına dünyanın her köşesinde mazlumlarla kucaklaşma şerefine Rabbim ve görevlendirmesi vesilesiyle Sayın Başbakanımızın sayesinde ulaştık, selamlaştık, kucaklaştık.

Bakınız Türkiye'de yaşayanlar Türkiye'nin ne anlama geldiğini tam idrak edemiyor olabilirler. Gidin bunu Arakanlılara sorun. Afganistan'da, Berk'te, Mezarı Şerif'te olanlara sorun, Balkanlar Sancak'ta, Bosna'da olanlara sorun, Somalililere sorun. Onlar için Türkiye her derde deva olabilecek güçte bir ülkedir."

"Eksen kayması dediler"

Bir ziyareti sırasında Afganistan'da Berk valisinin taleplerini dile getirirken bir gazetecinin "O kadar rahat istiyor ki gören de onu Berk değil Konya valisi zanneder" dediğini belirten Davutoğlu, "Evet, bütün dost ve gönül coğrafyalarında Türkiye'den beklenti büyüktür. İnşallah bu beklentilerin hepsine cevap vereceğiz. Hepsine cevap vermek için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kim ne derse desin, kim hangi ithamda bulunursa bulunsun. Eksen kayması dediler yıllarca. Sonra yalnızlaştık dediler. Temel hedefleri bizim özgüvenimizdir, bizim vicdani diplomasimizdir. İddialarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Son bir yılı aşkındır, Gezi, 17 Aralık, 25 Aralık ve bu çerçevede uluslararası medyada yürütülen kampanyaların aslında tek bir özeti vardır. Denmek istenen şudur: Türkiye çok oldu, mevzilerine geri çekilsin. Eskiden olduğu gibi kendi iç ihtilaflarına gömülsün, eskiden olduğu gibi sadece ve sadece bazı dış politika problemleriyle uğraşsın. Hiç heveslenmesinler. Al bayrağı dalgalandırdığımız hiçbir mevziden ve mevkiden geri çekilmeyeceğiz. Ümitlerini bize bağlamış hiçbir kardeş halkı yalnız bırakmayacağız. Filistinlileri yalnız bırakmayacağız, Suriyelileri yalnız bırakmayacağız, Balkanlar'daki dostlarımızı, kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız, Kafkasya'yı, Orta Asya'yı yalnız bırakmayacağız ve bu kutsal yürüyüş Anadolu'ya nasıl girmişse, İstanbul önlerine nasıl yürümüşse aynı ideal için yürümeye devam edeceğiz."

"Kimse bu milleti bir adım geriye götüremeyecek"

Necip Fazıl Kısakürek'in Sakarya Türküsü şiirinin bir bölümünü okuyan Davutoğlu, "Yol onun varlık onun gerisi hep angarya/ Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya. Şimdi bizim görevimiz ayağa kalkmaktır. Elhamdülillah kalktık ve bir daha ayağa kalkan bu milleti bir adım geriye kimse götüremeyecektir" dedi.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Biz bu idealler için ayağa kalkacağız ki, biz bu idealleri dizimiz titremeden savunacağız ki bizden sonraki nesiller yürüsünler. Onlar yürüyecekler ki ondan sonrakiler koşsunlar, hedefe koşsunlar, menzile koşsunlar. Hedef nedir? Hedef, çıkarıldığı şehirden insanlık adına, adalet, özgürlük adına, eşitlik adına yürüyen bir ulu peygamberin Medine'sidir. Hedef, ordusunda bulunan  bütün Anadolu halklarıyla Malazgirt'te savaşa kefen giyerek yürürken Alparslan'ın zihnindeki yeni vatan idealidir. Hedef, 'ya İstanbul beni alır ya ben İstanbul'u alırım' diyen Fatih Sultan Mehmet Han'ın zihnindeki İstanbul'dur. Hedef, 'ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir' diyerek istiklali gösteren, istiklal ordusu ve Gazi Mustafa Kemal'in zihnindeki bağımsız Türkiye'dir. Hedef, Yassıada'da idam sehpasına yürürken milletini düşünen ve özlem duyarak hayal ettiği demokratik Türkiye'yi düşünen Adnan Menderes'in millet iradesine dayanan Türkiye'sidir. Hedef, Türkiye'yi dünyaya açarak bu coğrafya'nın ötesine taşımak isteyen rahmetli Özal'ın zihnindeki dünyaya açık Türkiye'dir. Hedef 28 Şubat Anayasa Mahkemesi yargısı önünde ideallerini hiç sesi titremeden savunan, adalete dayalı bir dünya özlemindeki Prof. Necmettin Erbakan'ın Türkiye'sidir, savunan adamın Türkiye'sidir. Hedef, milletin gönlünde yer etmiş bir şiiri okudu diye Pınarhisar Hapishanesine yürürken, bugünleri hayal eden Sayın Recep Tayip Erdoğan'ın Türkiye'sidir. İşte AK Parti kutsal hizmet yolculuğunda maneviyatı bulur, Alparslan’ın Malazgirt’in de  tarihini bulur, Fatih’in İstanbul’un da şehrini, payitahtını bulur, Gazi Mustafa Kemal’in hedeflerinde Ankara merkezli, Ankara odaklı tam bağımsız Türkiye’yi bulur, borca mahkum edilmeyen Türkiye’yi bulur.

Adnan Menderes'in rüyasında bir daha bırakın idam sehpasına götürmeyi, millet iradesine dayanan insanları, milletten güç almış, millet tarafından seçilmiş başbakanların bir adım dahi başka bir emirle bir yere götürülemeyeceği özgür Türkiye’dir. Bundan sonra hiç kimse bu ülkeyi kendi adına idare etme göreviyle görevlendirilmiş siyasi kadrolara Adnan Menderes’e yaptıkları muameleyi yapamayacaktır."

"Tarihi mirasın emanetçisiyiz"

Hedeflerinin, Özal'ın yaptığı gibi dünyaya açık bir Türkiye olduğunu dile getiren Davutoğlu, "AK Parti'nin hedefi yeni bir dünya düzeni içinde, adaleti ikame etmektir ve işte Sayın Cumhurbaşkanım, sizin bize bıraktığınız miras, bizim şerefimizdir. O mirası sonuna kadar koruyacağız" dedi.

Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bize emanetçiliği bir tek şeyle söyleyebilirler: Biz tarihi mirasın emanetçisiyiz ama bir kişi olarak değil bütün AK Parti kadroları olarak tarihin bize emaneti, bizim varoluş sebebimizdir, bizim şerefimizdir ve ebediyete kadar korunacaktır. Bütün AK Parti mensuplarına, eğer vefat etmişlerse rahmet eylesin ve bu kadrolarla geleceğe kararlı ve emin adımlarla yürümeyi bize nasip eylesin. Allah yar ve yardımcımız olsun. Hep beraber yeni Türkiye idealine, bundan sonra daha kararlı bir şekilde yürümek üzere Allah’a emanet olunuz."   

Notlar

Davutoğlu, yaklaşık 1 saat 10 dakika süren konuşmasının ardından sahneye davet edilen Başbakan Erdoğan'a hat sanatıyla yazılmış bir tablo hediye etti. 

Erdoğan, AK Parti'ye katılan Adıyaman Sincik Belediye Başkanı Mehmet Korkut ve Antalya Finike Belediye Başkanı Kaan Osman Sarıoğlu'na parti rozetlerini taktı.  

Daha sonra genel başkan seçimi için oylamaya geçildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın