Gündem, Analiz

Ergenekon davasında 'hukuka aykırı delil' iddiaları

Ümraniye'de 12 Haziran 2007'de bir gecekonduda 27 el bombasının bulunmasıyla başlayan "Ergenekon" davasında, sanıkların ilk günden itibaren "hukuka aykırı delil" savunmaları dikkati çekiyor.

13.10.2015 - Güncelleme : 13.10.2015
Ergenekon davasında 'hukuka aykırı delil' iddiaları

ANKARA - HANİFE SEVİNÇ / FERDİ TÜRKTEN

Ümraniye'de, 12 Haziran 2007'de bir gecekonduda ele geçirilen 27 el bombasının bulunmasıyla başlayan "Ergenekon" davasında, sanıkların ilk günden itibaren "hukuka aykırı delil" savunmaları öne çıkıyor.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Ümraniye'de ele geçirilen bombaların soruşturma sürecinde kriminal incelemenin ardından imha edilmesi, ilk tartışılan konular arasında yer aldı.

Bazı sanıklar ve avukatları, "patlayıcıların yargılama sürecinde saklanması gerektiği"ni belirtirken, bir kısmı da "böyle bir patlayıcının dahi olmadığını" ileri sürdü.

Sanık ve avukatlarının ısrarla dile getirdiği konuların başında, "aramaların hukuka aykırı yapıldığı, el konulduğu belirtilen CD, DVD, harddisk gibi unsurlardan imaj alınmasına izin verilmediği, bilirkişi taleplerinin reddedildiği, lehte delillerin değerlendirilmediği" iddialarını dile getirdi.

Dava sürecinde sanıklardan emekli Albay Mustafa Levent Göktaş'ın avukatlık ofisinde bulunduğu ileri sürülen 51 No'lu DVD de bu kapsamda çok tartışıldı. Göktaş, içinde yargı mensupları, siyasetçiler ve birçok gazeteciye ait özel bilgilerin yer aldığı belirtilen DVD'nin bulunduğu öne sürülen bürosundaki arama görüntülerini duruşmada izletti. Göktaş, DVD'nin polisler tarafından konulduğunu ileri sürdü.

51 No'lu DVD, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinin adli emanetinde kırıldığı için açılamadı. Bunun üzerine, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, mahkemeye DVD'nin kopyasını gönderdi. Kopya DVD'yi inceleyen TÜBİTAK, mahkemeye gönderdiği raporda, kopyanın 31 Aralık 2008'de emniyetin bilgisayarlarında oluşturulduğu şeklinde tespitte bulundu. Emniyet güçleri ise DVD'yi bundan bir hafta sonra 7 Ocak 2009'da Levent Göktaş'ın bürosunda yaptıkları aramada ele geçirmişti.

"İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesi

Soruşturma kapsamında hazırlanan 4. iddianameye konu olan Albay Dursun Çiçek imzalı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesi de üzerinde çokça tartışma yapılan bir diğer konu oldu.

Çiçek'in avukatları, imzanın taklit olduğu yönündeki savunmalarını desteklemek için İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesinin altına Çiçek'in imzasının yerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in imzasını duruşma salonuna getirdikleri CNC adı verilen makineyle taklit etti.

Çiçek, savunmalarında, "emniyetin kendilerine yönelik tertibin bir parçası" olduğunu savunarak, belgede yer alan ve askeri literatüre uymayan bazı kelimeleri de liste halinde mahkemeye sundu.

Çiçek, belge için "Bu plan değil. İftira, komplo belgesi. Yargısız infaz belgesi" nitelemesinde bulundu.

İddianamede, irtica ile Mücadele Eylem Planı'nın Erzincan'da uygulamaya konulduğu, Çiçek'in bu kapsamda 28 Mart 2009'da Erzincan'a gittiği ileri sürülmüştü. Çiçek'in bu tarihte Erzincan'da otelde kaldığı iddiaları üzerine avukatı olan kızı İrem Çiçek mahkemeye belge sunarak oteldeki şahsın babası değil, 33 yaşında inşaat sahibi birisi olduğunu ifade etti.

Dursun Çiçek adlı kişinin, Ankara'da inşaatçı olarak çalışan başka bir Dursun Çiçek olduğu ortaya çıktı.

"Üretilmiş deliller"

Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından yapılan "Ergenekon" davasının temyiz duruşmalarında da sanıkların "sahte" ve "uydurma" delillerle suçlandıkları, soruşturma ve kovuşturmanın "hukuka aykırı" yapıldığı, davanın "Fetullahçı Terör Örgütü" (FETÖ) tarafından kurulan "kumpas" ürünü olduğu görüşü üzerinde yoğunlaştı.

Savunmalarda, "Ergenekon" soruşturmasının odağındaki dönemin savcısı Zekeriya Öz gibi isimlerin, "kanun kaçağı" olarak yurt dışında bulunduğu vurgulandı.

Avukat Celal Ülgen, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk, Kafes, Poyrazköy, OdaTV gibi davalarda "üretilmiş deliller fırtınası" yaşandığını savunarak, tutuklamaların dahi önceden belli olduğunu, bazı televizyonların tutuklama kararı açıklanmadan, tutuklanan isimleri yayınladığını iddia etti.

Emekli Orgeneral Hurşit Tolon da temyiz duruşmasında, soruşturma ve kovuşturma sürecinde yaşadıkları "hukuka aykırılıklara" ilişkin örnekler verdi.

Oğlunun şahsi konutunun kilidi kırılarak, kendisi, yakınları ve avukatı olmadan yapılan aramada ele geçirildiği ileri sürülen 2 CD'nin, hem iddianamede hem de gerekçeli kararda tarafına yapılan suçlamaların temel delili olarak gösterildiğini öne süren Tolon, bu CD'lerin yeminli adli bilirkişi mütalaasında bilimsel açıdan hiçbir geçerliliğinin olmadığının ortaya konduğunu söyledi.

"5 No'lu harddiskin manipüle edildiği bilirkişi raporlarıyla belgelendi"

Duruşmada, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un bu süreçlerde polis ile askerin karşı karşıya gelebileceği durumlar yaşandığına ilişkin sözleri de öne çıktı.

Askeri bölgeler ve araçlardaki aramalara değinen Başbuğ, yasalara göre, askeri bir bölgede arama için Merkez Komutanlığına bilgi verilmesi gerektiğini ancak hiçbir bilgi verilmeden işlem yapıldığını anlattı. Başbuğ, bu süreçte, askere yasa dışı bir durumla karşılaşmaları halinde çatışma talimatı verdiğini de söyledi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına, "Balyoz", "Oraj" ve "Suga" adlı planların bulunmadığını bildirdiklerini ancak Genelkurmay Başkanlığının yazısına itibar edilmediğini vurgulayan Başbuğ, Gölcük Donanma Komutanlığında bulunduğu belirtilen ve hükme esas alınan 5 No'lu harddiskin manipüle edildiğinin bilirkişi raporlarıyla ortaya konduğunu dile getirdi.

"Parmak izi talebi reddedildi"


Duruşmada ayrıca CHP İstanbul Milletvekili, emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek'in imzasının bulunduğu iddia edilen İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın, hiçbir askeri yazışmaya ve karargah çalışma usullerine uymadığına ilişkin tespitlerin yerel mahkeme tarafından görmezden gelindiği savunuldu.

Parmak izlerinin alınması, bilirkişi incelemesi taleplerinin de yerel mahkemece reddedildiği dile getirilerek, daha sonra jandarma tarafından yapılan kriminal incelemede, bu belgelerde 14 kişiye ait parmak izi bulunduğuna, bunlar arasında Dursun Çiçek'in parmak izinin yer almadığına işaret edildi.

Ayrıca, imzanın keçeli uçlu, kalın bir kalemle atılmasına karşın, karargahta sadece pilot, ince uçlu kalemler kullanıldığı, imzanın makineyle atıldığı da Çiçek'in savunmaları arasında yer aldı.

"CD'lerin imajlarını aldırmadılar"

Savunmalarda, bazı tanıklara, şantajla hazır ifadelerin imzalatıldığı, kimi tanıkların bunu mahkemede kendilerinin dile getirdiği ileri sürüldü.

Aramalarda el konulan CD'lerden imaj alınmasına izin verilmediği de kaydedildi.

İmajın bir verinin aynası niteliğinde olduğu belirtilerek, verideki en ufak farklılığın imajdaki özüt değerini değiştireceği, bu nedenle imaj almanın değişiklik yapılıp yapılmadığının belirlenmesi için önem taşıdığı ifade edildi.

CD'lerin imajlarının zamanında alınmadığı savunularak, bu dijital verilere güvenilemeyeceği dile getirildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın