Ekonomi, arşiv

2015'te büyüme oranını yüzde 4 olarak bekliyoruz

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, 2015 için yüzde 4, 2016 ve 2017 için ise yüzde 5 büyüme beklediklerini kaydetti.

08.10.2014 - Güncelleme : 08.10.2014
2015'te büyüme oranını yüzde 4 olarak bekliyoruz

ANKARA

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Orta Vadeli Program (2015-2017) ile ilgili Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği basın toplantısına, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek katıldı.

Bu yıl için yüzde 3,3 büyüme beklediklerini ifade eden Babacan, Orta Vadeli Program'da 2015 için yüzde 4, 2016 ve 2017 yılları için ise yüzde 5'lik büyüme öngördüklerini açıkladı.

Bu yılı yüzde 5,7 cari açıkla kapatmayı öngördüklerini bildiren Babacan, cari açığı 2017 sonu itibarıyla yüzde 5,2'ye indirmeyi beklediklerini belirtti.

Başbakan Yardımcısı Babacan, yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde 9,4 olduğunu bildirdi. Babacan, "Gelecek yıl için yüzde 6,3'e düşeceğini öngörüyoruz, 2016 ve 2017 için ise yüzde 5'lik enflasyon hedeflerimizi koruyoruz'' dedi.

Orta Vadeli Program'da kişi başına düşen milli gelirin yıl sonunda 10 bin 537 dolar, 2017 yılı sonunda ise 12 bin 229 dolar olması öngörüldü.

Küresel büyümeye bakıldığında 2009 krizinden sonra uygulanan politikaların istenilen sonucu henüz vermediğini belirten Babacan, dünya genelinde güçlü sürdürülebilir ve dengeli büyüme hedefine hala ulaşılamadığını kaydetti. 

Büyüme oranlarının kriz öncesi seviyelerin altında seyrettiğine dikkati çeken Babacan, G-20 dönem başkanı olarak 1 Aralık'tan itibaren önem verecekleri konulardan birinin bu olacağını dile getirdi. 

Babacan, gelişmiş ekonomilerde kriz sonrasında yavaşlama eğilimine girmiş bir büyüme trendi olduğunu, bu dönemde bu trendin yavaş yavaş toparlanmakta olduğunu gördüklerini söyledi. 

Dünya ekonomisine gelişmiş ekonominin katkısının bir miktar arttığını ifade eden Babacan, kriz sonrası dönemde dünya ekonomisinin lokomotifinin gelişmekte olan ülke ekonomileri olduğunu bildirdi. 

Babacan, son dönemde gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızında da bir yavaşlama gördüklerinin altını çizerek, bu noktada 2014 ve 2015 yıllarında da pek bir toparlanma olmayacağını, önümüzdeki 10 yıl boyunca gelişmekte olan ekonomilerin büyüme hızının geçmiş 10 yıla göre daha düşük olacağını söyledi.

Dünya ticaretinin kriz öncesine göre zayıf seyrettiğini, dünya ticaretinin büyüme hızının kriz öncesi dönemlerin altında kaldığını, burada yavaş yavaş bir toparlanma beklentisi varsa da kriz öncesi rakamlara hala dönülmediğini ifade eden Babacan, "Uluslararası Para Fonunun açıkladığı Dünya Ekonomik Görünümü Raporu'na bakıldığında dünya ticareti 2014 yılında yüzde 3,8 büyüyebilecek, gelecek yıl da yüzde 5, halbuki geçen sene bu döneme baktığımızda bu yıl dünya ticaretinin 4,9, gelecek yıl da 5,4 büyüyeceğini bekliyorduk. Geçen yıla göre dünya ticaretindeki büyüme beklentileri hem 2014 hem de 2015 için aşağı doğru revize edilmiş durumda" diye konuştu.

ABD ve Avrupa ekonomisine bakış

ABD ve Avrupa ekonomisine ilişkin de bilgi veren Babacan, ABD ekonomisi ile ilgili gelişmelerin Türkiye'yi özellikle küresel likidite açısından ilgilendirdiğini belirterek, Amerika'da işsizlik oranlarının düştüğünü, yüzde 6'nın altına indiğini ancak bunun kalitesinde sorunlar olduğunu kaydetti. 

Babacan, Avro bölgesinde toparlanmanın çok daha zayıf ve kırılgan olduğuna dikkati çekerek, deflasyon riskinin de arttığını bildirdi. 

Önümüzdeki dönemde Amerikan Merkez Bankasının daha kısıtlayıcı, daraltıcı para politikaları uygulamasını beklediklerini ifade eden Babacan, şöyle konuştu:

"Bu yıl ekim ayında varlık alım programı tamamlanacak gelecek yıl ortalarından itibaren de faiz artış süreci başlayacak,  2017 yılı sonuna kadar bir faiz artış sürecini başlatacak. En azından bugün için açıklamaları yönlendirmeleri bu yönde. Öte yandan Avrupa Merkez Bankası da tam tersine deflasyon riskinden korunmak için ve büyümeyi daha güçlendirmek için de genişleyici politikalar uygulamaya devam ediyor. Hatta son açıkladıkları tedbirlerle detaylarını henüz vermeseler de daha gevşetici yönde para politikaları uygulama konusundaki iradelerini ortaya koymuş durumdalar. Bizim ticaret kanalında en yakından ilgilenmemiz gereken, Avrupa'nın asıl ekonomik toparlanması, büyüme hızı bizim ekonomimiz üzerinde ihracatımız üzerinde belirleyici rol oynuyor. Avrupa Merkez Bankasının para politikasındaki genişleme sürecinin Türkiye açısından olumlu sonuçlar getireceğini biliyoruz. Öte yandan FED'in daraltıcı politiklarının da Türkiye üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini bekliyoruz. Bu ikisi birbirini ne kadar dengeleyecek hangisi daha ağır basacak bunu önümüzdeki aylarda, 2015 yılında göreceğiz. Önemli olan bunları çok yakından izlemek ve Türkiye üzerindeki etkilerini sürekli değerlendirmek ve ona göre ilgili kurumlarımızın gerektiği zaman gerekli adımları atabilmesi."

İşgücü piyasalarında enteresan gelişmeler olduğuna işaret eden Babacan, Türkiye'de son birkaç yıldır işgücüne katılım oranının hızlı bir şekilde arttığını söyledi.

Kadınların işgücüne katılım oranının da hızlı arttığını vurgulayan Babacan, "Ekonomimiz istihdam üretmeye devam ediyor. Türkiye'de son 12 ayda yaklaşık 1 milyon 200 bin kişilik istihdam artışı var. Ancak işgücüne katılım oranının da aynı anda arttığını düşünürsek bu yılın ortalama işsizlik oranının yüzde 9,6 gerçekleşmesini bekliyoruz. İşgücüne katılım oranındaki tedrici, küçük küçük artışları da dikkate alarak 2017 yılında da işsizlik oranının yüzde 9,1'e düşeceğine inanıyoruz" diye konuştu.

   Babacan, yıl sonunda enflasyonun yüzde 9,4 olacağını tahmin ettiklerini bildirerek, "Merkez Bankamız bu ay sonunda enflasyon raporunu açıklayacak. Raporda yeni beklentileri ortaya koyacak. Bu rakam bizim Kalkınma Bakanlığımızın, Hazine Müsteşarlığımızın, Merkez Bankamızın teknik olarak çalıştığı ve yıl sonu için yapmış oldukları bir tahmin. Merkez Bankamızın ay sonunda açıklayacağı rakamı bilemiyorum. Bu rakamın 2015'te yüzde 6,3'e düşeceğini tahmin ediyoruz, 2016-2017 için yüzde 5'lik hedeflerimizi koruyoruz" ifadelerini kullandı. 

 Maliye politikası hedefleri

Başbakan Yardımcısı Babacan, yıl sonu itibariyle program tanımlı toplam kamu faiz dışı dengesinin Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) oranının yüzde 0,4 olacağını tahmin ettiklerini söyledi. 

Dünyada faiz dışı fazla veren ülke sayısının çok sınırlı olduğuna dikkati çeken Babacan, Türkiye'nin bu az sayıda ülkeden biri olduğunu dile getirdi. Geçen yıl bu rakamı yüzde 1 olarak öngördüklerini kaydeden Babacan, bunun yüzde 0,4'e çekilmesinin enerji kitlerinden kaynaklandığını, merkezi hükümet bütçesinde herhangi bir sıkıntı olmadığını ifade etti.

Gelecek yıl için faiz dışı fazla hedefinin yüzde 1,2 olduğunu belirten Babacan, TBMM'ye gönderilecek bütçenin bu faiz dışı dengeyle uyumlu olduğunu vurguladı. 

Babacan, 2016 için yüzde 1,5, 2017 için de yüzde 1,8'lik bir faiz dışı fazla hedeflerinin bulunduğunu açıkladı.

Merkezi Yönetim Bütçesinde 2014 için bekledikleri açığın yüzde 1,9 olduğunu anlatan Babacan, şöyle konuştu:

"Merkezi hükumetin bütçe açığı yüzde 1,9 değil, yüzde 1,4 olarak gerçekleşecek. Burada da hedeflenen yüzde 0,5 daha iyi bir noktada bu yılı kapatacağız. Burada kuşkusuz özelleştirme performansımızın büyük katkısı var. Maliye Bakanımıza teşekkür etmek istiyorum, özelleştirmede hedefin de üzerinde bir performans var. Bunun yanında yine gelir performansımız iyiyken, giderler konusunda da dikkatli bir tutum izlemeye devam ediyoruz. 2017 itibariyle neredeyse denk bütçe hedefi görüyorsunuz, yani 2017'de Merkezi yönetim bütçe açığımızın milli gelire oranının yüzde 0,3 olmasını öngörüyoruz. Burada sıkı maliye politikasının asıl hedefi kamunun ülkemizin tasarruf oranlarına destek verebilmesi.

2008-2009 dönemine kadar bizim sıkı maliye politikamızın hedefi kamunun borç sürdürülebilirliğini garanti altına almaktı, bunu gerçekleştirdik. Niye hala sıkı maliye politikası? Cari açığımızın oluşu ve toplam tasarruflarımızın burada etkili oluşu. Türkiye'nin toplam tasarruflarına biz kamu olarak, sıkı maliye politikasıyla, daha yüksek faiz dışı fazlayla ve daha düşük bütçe açığı ile destek verebiliriz. Dolayısıyla sıkı maliye politikasındaki bakış açımız cari açığı düşürebilme, Türkiye'nin tasarruf oranını artırabilmek." 

Babacan, AB tanımlı borç stoğunun yıl sonu itibariyle GSYH'nin yüzde 33'üne düşmesini hedeflediklerini ifade etti. Babacan söz konusu rakamı program sonunda, 2017'de yüzde 28,5'e düşürmeyi öngördüklerini söyledi.

İhracat yıl sonunda 160 milyar doları geçecek

Babacan, bu yıl ihracatın 160 milyar doları geçmesini beklediklerini kaydederek, "Bu, yılbaşında koyduğumuz hedefin biraz altında. Asıl sebep Rusya, Ukrayna ve Irak'a olan ihracatımızın jeopolitik nedenlerle beklenenin altında kalması. Öte yandan Avrupa'ya olan ihracatımız da beklenin üzerinde performans gösteriyor. İthalat rakamlarının, yılbaşında beklenenin oldukça altında kalarak, 244 milyar dolarla kapanacağını öngörüyoruz" diye konuştu.

Turizm gelirlerinin 30 milyar dolara yaklaştığına değinen Babacan, 46 milyar dolarlık cari açıkla 2014'ü tamamlamayı öngördüklerini bildirdi. 

Babacan, 2015 yılı için 472,9 milyar liralık Merkezi Yönetim Bütçesi hedeflediklerini kaydetti.

OVP'de temel önceliklerinin enflasyonla mücadeleye kararlıklıkla devam etmek olduğunu belirten Babacan, geçen yıl birinci sırada ele aldıkları cari açığı, bu yılki OVP'de cari açığın ikinci öncelik sırasına koyduklarını ifade etti. Üçüncü önceliklerinin de yapısal reformlar olduğunu kaydeden Babacan, yapısal reformlara hız vererek Türkiye'nin potansiyel büyümesini artırmayı hedeflediklerini bildirdi.

Babacan, "Potansiyel büyüme bundan sonra yapısal reformlarımızı kararlılıkla sürdürmemizle mümkün olacak" dedi. 

OVP'de temel politikalarının, öncelikle cari işlemler açığını düşürmek ve enflasyonu düşürmede para politikasını desteklemek amacıyla maliye politikasında sıkı duruşu devam ettirmek olacağını bildiren Babacan, makroekonomik istikrarı güçlendirmek ve cari işlemler açığını sürdürülebilir seviyelere çekmek  amacıyla yapısal reformlara hız verileceğini belirtti.

 "Bu yıl daha dengeli büyüdük"

Babacan,  2014 yılı gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYH) büyüme oranını yüzde 3,3 olarak beklediklerini söyledi. 2013 yılının  yüzde 4,1'lik büyüme rakamı ile tamamlandığını anımsatan Babacan, bu rakamın Avrupa'nın en hızlı büyüme oranı olduğunu ifade etti. Bu yıl için öngörülen yüzde 3,3'lük oranın da yine Avrupa'daki en yüksek büyüme oranlarından biri olacağını beklediklerini belirten Babacan, 2015 yılında yüzde 4, 2016 ve 2017 yıllarında da yüzde 5'lik büyüme hedeflediklerini söyledi.

Bu yılın büyümesinin geçen yıla göre daha dengeli olduğunu dile getiren Babacan, şunları kaydetti.

"İç büyüme ile dış talep beraberce büyümeyi desteklediği bir tabloyu Türkiye'de görüyoruz. Sadece iç tüketime dayanan değil, iç tüketimin belli oranda destek verdiği ve ağırlıklı olarak  net dış taleple elde edilmiş bir büyümeden bahsediyoruz 2014 için. Zaten bunun içindir ki bir yandan büyümeyi belli bir seviyede tutarken, bir yandan da cari açığı düşürmeyi başarabiliyoruz. Aksi halde tamamen iç talebe dayanan bir büyümemiz olsa, hatta daha önceki yıllarda birkaç kere yaşadık, net ihracatın büyümeye eksi etki ettiği yıllarda  bizim cari açığımız da büyüyor. 

Bir başka önemli husus; büyüme rakamlarıyla alakalı geçen yılki yüzde 4,1 ve bu yılki 3,3'lük büyüme oranları aslında son derece zor bir konjonktürde gerçekleşen rakamlar. Geçen sene biliyorsunuz Gezi olaylarını yaşadık  Dünya basını şimdiye kadar hiçbir zaman yer vermediği kadar Türkiye'ye yer verdi, ama olumsuz bir şekilde işledi. ABD Merkez Bankasının (FED) varlık alımlarını azaltma politikasını açıklamasıyla bizim Gezi olayları aynı takvime denk geldi. Arkasından 17 Aralık süreci yaşadık, Rusya-Ukrayna arasındaki gerginliği yaşadık, yaşıyoruz. Irak ve Suriye'deki durum iyileşmiyor, gittikçe daha sıkıntılı bir tablo görüyoruz. Yine aynı dönemde FED  sadece varlık alımlarını azaltmak değil, aynı zamanda faiz artıracağı bir döneme giriyor. Avrupa'da arzu edilen, hedeflenen büyüme bir türlü sağlanamıyor."

 "Bütün bu şartlarda yüzde 5,7 cari açık için iyi bir rakam"

Babacan, büyümenin yanında en önemli  ekonomik göstergelerden bir tanesinin de cari işlemler dengesi olduğunu belirtti. Geçen yıl ki OVP'de 2014 için cari açığı yüzde 6,4 beklediklerini hatırlatan Babacan, bugün itibarıyla bakıldığında yüzde 5,7'lik bir cari açıkla bu yılı kapatmayı beklediklerini söyledi. Babacan, "Hele hele 2013'te gerçekleşen cari açığın yüzde 7,9 olduğunu hatırlayacak olursak 5,7'lik rakam bütün bu şartlarda iyi bir rakam. Bunun da yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Program dönemi boyunca cari açığı kademe kademe düşürmeye devam ederek program sonunda yüzde 5,2 gibi bir rakamla 2017'yi tamamlamayı düşünüyoruz" diye konuştu.

Tasarruf oranlarına bakıldığında geçen yıl yüzde 13,4 ile tarihin en düşük tasarruf oranlarından birinin görüldüğünü ifade eden Babacan, bu yıl yurt içi tasarrufların yüzde 14,9'a çıkacağını tahmin ettiklerini bildirdi. Burada yine iç talep-dış talep dengelemesinin önemli etkisinin olduğunu anlatan Babacan, şöyle konuştu:

"Banka kredi hacimleriyle ilgili aldığımız tedbirlerin önemli bir etkisi oldu. Kur etkisinden arındırılmamış rakamlara bakıldığında kredi hacmi, ağustos 2013'ten-ağustos 2014'e kadarki dönemde yüzde 18,7 artmış, ama aynı dönemde bireysel krediler sadece  yüzde 8,7 artmış. Halbuki kurumsal, ticari kredilerde yüzde 22, KOBİ kredilerinde yüzde 26 artış var. Kredi kartlarında ise yüzde 8 daralma var.  Vatandaşımızın kredi kartı borcu geçen ağustosta 81 milyar iken, şu anda 74 milyara düşmüş durumda. Bankalarımız bu 1 yıl içinde kredilerini ağırlıklı olarak sanayicimize, KOBİ'lerimize kullandırmak için bir yön çizmiş kendilerine. Tüketici kredilerinde de  daha dikkatli, kontrollü hareket etmişler. Bunda almış olduğumuz makro ihtiyati tedbirlerin önemli etkisi var ve sonuçta da tasarruf oranlarımızda mutlaka katkısı var."

Babacan, kalkınma planı açısından 2018 sonuna kadarki dönemin en önemli konusunu yapısal reformların oluşturduğunu söyledi. Babacan, "Yapısal reformları gerçekleştirebildiğimiz ölçüde başarılı olacağız, Türkiye'nin potansiyel büyümesini artıracağız ve kronik sorunlarını çözebileceğiz. Yapısal reformlarda takvimimize uyamazsak, geri kalırsak da bunun olumsuz sonuçlarını göreceğiz" değerlendirmesinde bulundu. 

Büyüme stratejisi için makroekonomik istikrarın temel şart olduğunu belirten Babacan, beşeri sermaye ve işgücü piyasasıyla ilgili reformlara yönelik çalışmalar ile teknoloji ve yeniliğin büyük önem taşıyacağını kaydetti.

Büyüyen ekonomilerin her türlü fiziksel altyapısının da hızlı şekilde gelişmesi gerektiğine işaret eden Babacan, şöyle konuştu:

"Kurumsal kalite de bu işin temeli. Her bir kurumumuzun insan kaynağı yapısıyla ve organizasyon şemasıyla daha iyi performans sergilemesi gerekiyor. Tüm bunların sonucunda verimlilik artışı ve sanayileşmenin hızlandırılması yoluyla ihracata dayalı özel sektör öncülüğünde rekabetçi üretim yapısının geliştirilmesi sağlanacak. Ancak böylelikle istikrarlı ve yüksek büyüme oranlarını Türkiye'de görebileceğiz. Mutlaka sanayiye daha fazla ağırlık vereceğiz. Sanayimizin ekonomimiz içindeki payının artması için özel gayret göstereceğiz."

Babacan, 10. Kalkınma Planı içinde şimdiye kadar olmayan öncelikli dönüşüm programlarının yer aldığına dikkati çekerek, söz konusu 25 programın yapısal reformların çerçevesini oluşturduğunu söyledi.

Her programın altında bileşenlerin, her bileşenin altında da eylemlerin olduğunu belirten Babacan, bugüne kadar belirlenen yaklaşık 1250 eylem için takvimlendirme çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti.

Babacan, her eylem için 2018 sonuna kadar bir tarih belirleyeceklerini vurgulayarak, şu ana kadar 25 öncelikli dönüşüm programından 7'sinin takvimine Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda karar verdiklerini kaydetti. 

G-20 üyesi ülkelerden de büyüme için ne yapacaklarına dair eylem planı istediklerini dile getiren Babacan, "Her ülke, bu kadar detaylı olmasa da kendi eylem planını oluşturuyor. Toplamda baktığımızda şu anda 900 kadar eylem oluştu. Kendi dönem başkanlığımızda sadece 1250 eylemimizin değil, bu 900 eylemin de takipçisi olacağız" diye konuştu.

Somut ve takvimi belirli eylemlerin yapısal reform için şart olduğuna işaret eden Babacan, bunu başaramayan hükümetlerin yapısal reformlar konusunda güven sağlamadıklarını belirtti.

Babacan, 10. Kalkınma Planı içinde yer alan yapısal reformların ana başlıklarını şöyle sıraladı:

- Üretimde verimliliğin arttırılması

- İthalata olan bağımlılığın azaltılması

- Yurtiçi tasarrufların arttırılması ve israfın önlenmesi

- İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması

- Kamu harcamalarının rasyonelleşmesi

- Kamu gelirlerinin kalitesinin arttırılması

- İş ve yatırım ortamının geliştirilmesi

- İşgücü piyasasının etkinleştirilmesi

- Kayıt dışı ekonominin azaltılması

- İstatistiki bilgi altyapısını geliştirme

- Öncelikli teknoloji alanlarında ticarileşme

- Kamu alımlarıyla ilgili teknoloji geliştirme ve yerli üretim

- Yerli kaynaklara dayalı enerji üretimi

- Enerji verimliliğinin geliştirilmesi

- Tarımda su kullanımının etkinleştirilmesi

- Sağlık endüstrilerinde yapısal dönüşüm

- Sağlık turizminin geliştirilmesi

- Taşımacılıktan lojistik anlayışına dönüşüm

- Temel ve mesleki becerilerin geliştirilmesi

- Türkiye'nin nitelikli insan gücü için çekim merkezi haline gelmesi

- Sağlıklı yaşam ve hareketlilik

- Ailenin ve dinamik nüfus yapısının korunması

- Kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi

- Rekabetçiliği ve sosyal durumu geliştiren bir kentsel dönüşüm

- Kalkınma için uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi

Babacan soruları yanıtladı

Babacan, 2015-2017 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) ile ilgili basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"OVP hedeflerinde turizm gelirlerinin önemli bir yer tuttuğu ancak Irak'a ihracatın azalacağı yönündeki öngörüleriniz var. Türkiye sınırlarında artan mülteci sayısına paralel artan harcamalardan OVP nasıl etkilenir?" şeklindeki soru üzerine Babacan, Türkiye'nin geçen yıl da bu yıl da ihracat rakamlarını zor bir konjonktürde gerçekleştirdiğini söyledi.

Geçen yılki yüzde 4,1'lik büyüme ile bu yılın için öngörülen yüzde 3,3'lük büyümenin zor şartlarda gerçekleştiğine dikkati çeken Babacan, "Bunlara rağmen çok şükür elde ettiğimiz sonuçlar, oldukça iyi sonuçlar. Bütün bu şartlarda Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olmak kolay değil. Kaldı ki finansman ve ticaret kanalıyla bizim en çok bağlı olduğumuz coğrafya Avrupa" diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığında, güvenlik toplantısının bugün yapılacağını, kendisinin de iştirak edeceğini anımsatan Babacan, şunları kaydetti:

"O toplantıda kuşkusuz bu son gelişmeler ele alınacak, değerlendirilecek ve gerekli açıklamalar o toplantıdan sonra da yapılacak. Bizim Türkiye olarak öncelikle ülkemizin huzur ve istikrarının kıymetini bilmemiz gerekiyor. Hele hele kendi vatandaşlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkesin, ülkedeki huzur ve istikrarın sahibi olması lazım, huzur ve istikrara sahip çıkması lazım. Bu, Türkiye'nin tümü için önemli, aynı zamanda her bir coğrafi bölgesi açısından önemli. Biz ülke olarak, tüm vatandaşlarımız olarak kendi huzurumuza ve istikrarımıza ne kadar sahip olursak, yine bundan hep beraber istifade edeceğiz kuşkusuz." 

Türkiye'de Irak ve Suriye'den 1,5 milyonu aşan misafir bulunduğunu, bu insanlar için "mülteci" tanımı yerine "kardeşlerimiz" ifadesini kullandıklarını belirten Babacan, önce insan perspektifiyle hareket ettiklerini vurguladı.

"Üçüncü büyük insani yardım yapan ülkesiyiz"

Babacan, "Sınırdaki mülteci sayısının arttığı, IŞİD ile mücadele konusunda Türkiye'nin atacağı adımlar kapsamında bütçeden ne kadar kaynak aktarılacağı" yönündeki soruya şu yanıtı verdi:

"Biz şu anda dünyanın üçüncü büyük insani yardım yapan ülkesiyiz. ABD, İngiltere, arkasından Türkiye. Dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz ama insani yardımlarda 3. büyük ülkesiyiz. Kalkınma yardımlarımızın tümü, dış yardımlar, geçen yıl itibarıyla 3,5 milyar dolara ulaştı. Öte yandan, merkezi yönetim bütçemiz çok şükür hedeflediğimizden, milli gelirimizin binde 5'i kadar daha iyi bir sonuçta bitiyor bu sene. Bu kabaca 8-9 milyar gibi bir rakam. 9 milyar daha iyi bir noktadayız, bu kadar harcama yapmamıza rağmen. Allah bereketini veriyor. Gerçekten iyi niyetli, insan odaklı yaklaştığınızda 'bunlar komşumuz, kardeşimizdir" diye kapılarınızı açtığınızda bir şekilde yönetiliyor. Bütçe büyüklüğü gelecek yıl 472,9 milyar lira. İyi yönetirseniz bu büyük bir bütçe. Bize sığınan, yardım isteyen kardeşlerimize bir şekilde bu bütçenin içerisinden desteği buluruz, veririz."

Güvenlik meselelerinin direkt bütçeye etkisinin ihmal edilebilir seviyede olduğunu ancak dolaylı olarak makro ekonomik koşullara etkisine daha çok dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Babacan, Suriye, Irak'taki problemlere ilk günden itibaren belirli bir bakış açısı geliştirdiklerini söyledi. Babacan, "Türkiye, uluslararası hukuk karşısında her zaman doğruları yapan bir ülke. Ne yaparsak yapalım, dostlarımızla, müttefiklerimizle, bölge ülkeleriyle beraber yapıyoruz. Ne yaparsak yapalım, yaptığımız her iş ortak aklın ürünü oluyor. Bu işle ilgilenen, güvenlik ya da başka amaçlı yaklaşımı olan ülkelerle beraber hareket ediyoruz. Türkiye hiçbir zaman tek başına hiçbir konuda hareket etmiyor. Dış politikada ortak akıl oluşturuyoruz, O ortak akıl içerisinde yerimizi alarak hareket ediyoruz. Bütün bu zor şartlarda Türkiye'nin makro ekonomik açıdan olan bitenden en az şekilde etkilenmesini beraberinde getiriyor" değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin bütün bu zor şartlara rağmen ihracatının arttığını vurgulayan Babacan, doğruların yapılması halinde ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerin son derece sınırlı olacağına yönelik inancını dile getirdi.

Babacan, Türkiye'nin 2023 hedeflerinin iddialı ancak ulaşılabilir hedefler olduğunu belirterek, dünya ekonomisindeki toparlanma ve bölgesel problemlerin çözümüyle ekonomide çok ciddi bir ilerleme öngördüklerini söyledi. Türkiye'nin ekonomik temellerinin sağlam olduğunu, siyasi istikrarın en önemli değeri olduğunu vurgulayan Babacan, güçlü bir halk desteğiyle ekonomi politikalarında doğruları uygulamanın mümkün olabileceğini belirtti.

Türkiye'nin güvenlik ve savunma harcamalarında gelecek yıl bir artış öngörülüp öngörülmediği yönündeki soru üzerine Babacan, şunları kaydetti:

"Savunma Sanayi Fonumuz var. O fonun otomatik gelirleri var. O fonda çok ciddi, birikmiş bir rezervimiz var. Hatta o fona hak ettiği, tahakkuk ettiği halde ihtiyacı olmadığı için Hazine'de bekleyen yedekler var. Orada çok ciddi rezerv var. Bütçeye ilave bir şeyler koyup da oraya ihtiyaç da yok doğrusu. Öyle bir şey gerekir mi gerekmez mi o ayrı bir konu. Ama bu kadar büyük bir bütçe, büyük bir ekonomi içerisinde bu tür giderler zaten gündeme de gelmez, söz konusu da olmaz. Gerektiği anda da nerede ne gerekiyorsa da yapılır. Bu konuda da en ufak bir tereddüt olmaz."

"İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki artış çok yüksek"

Ali Babacan, "Tarım ürünlerinin enflasyona etkisinin önlenmesi için kısa vadede çözümün bütçeden aktarım olabileceği iddia ediliyor" şeklinde ifadeleri değerlendirirken "Bu yılki enflasyonun beklenenden daha yüksek çıkmasının sebepleri sıralanabilir ama kurdaki artış, Türk Lirasının değer kaybetmesinin enflasyona birgeçişkenlik etkisi var, bu gerçek. Ama öte yandan hangi ürünün fiyatı ne kadar artmış diye baktığınızda işlenmemiş gıda fiyatlarının artışının çok yüksek olduğunu görüyoruz" diye konuştu.

Gıda arz güvenliğine yönelik bir komitenin kurulması kararı aldıklarını anımsatan Babacan, komitenin tarımsal destek politikalarından dış ticaret politikalarına kadar pek çok alanı içeren çalışmalar yapacağını ve yeni politikalar geliştireceğini bildirdi. İlgili bakanlıkların hepsinin bu komitede temsil edileceğini anlatan Babacan, "2015 enflasyonunu yüzde 6,3 olarak tahmin ediyoruz çünkü çok yüksek bir baz etkisi olduğunu unutmayalım burada. 2014'teki baz, çok yüksek bir baz" ifadelerini kullandı.

Babacan, başka bir soruyu yanıtlarken, yatırım teşviklerini her zaman revize edebileceklerini, şu andaki en büyük çalışma alanını yatırım ortamını iyileştirme olarak gördüklerini bildirdi. Yatırımcının, özellikle sanayicinin önünde çok büyük engeller olduğunu anlatan Babacan, "Her aşamada problemlerle karşı karşıya kalıyor. Basit bir yatırımı dahi yüzlerce yerden imza ve izinle gerçekleştirebiliyorlar. Dolayısıyla bir yandan teşvik önemli ama bir yandan da mevcut engelleri, zorlukları ortadan kaldırmak, asıl üzerinde çalışmamız gereken bir alan. Sanayi ile diğer sektörler arasındaki dengesizlikleri giderici tedbirler de önemli" değerlendirmesinde bulundu.

"Kamu-özel sektör projeleri birçok ülkenin ilgi alanına giriyor"

Başka bir soru üzerine Babacan, Türkiye'de kamu-özel sektör işbirliğinde hayata geçirilen projelerin birçok ülkenin ilgi alanına girdiğini, bunları incelediklerini belirtti. Babacan, şöyle devam etti:

"2015 bütçe taslağına Hazine'nin ikraz ve garantileri için 3 milyar dolarlık limit koyuyoruz. Aynı zamanda kamu-özel ortaklığından borç üstlenebilmeyle alakalı 3 milyar dolarlık limit koyuyoruz 2015 bütçemize. Bu limitler çok nadir kullanılan limitler oluyor. Çoğu zaman çok düşük miktarlarını kullanıyoruz. Koşullu yükümlülüklerinin daha yakından takibi için yeni bir sistem oluşturuyoruz Hazine Müsteşarlığında. Kamu-özel sektör ortaklıklarında farklı şekillerde kamuya ilerde ne kadar yük gelebilir ve bu yüklerin yıllara dağılımı nasıl olabilir diye bir analiz de hazır olsun istiyoruz ki önümüzü daha rahat görelim. Her şey yolunda giderse, hiçbir problem çıkmazsa kamuya yük değil, artısı var bu projelerin.

Bankacılık sektöründe kredi hacmindeki büyümeden bahsediyoruz ve kredi hacmindeki büyümenin hep yüzde 15 olmasının sıhhatli bir büyüme olduğunu söylüyoruz. Yüzde 15'in üzerine çıktığı zamanda zaten bugüne kadar tedbirler aldık. Yine öyle bir şeyler olursa tedbir alırız. İlave bir tedbire gerek yok ama şu olabilir; belki kredilerde sanayiciye yönlendirebilmek için ilave makro ihtiyati tedbirler her zaman gelebilir."

Başka bir basın mensubunun sorusunu yanıtlarken, orta gelir tuzağına düşme tehdidinin her zaman söz konusu olduğunu ancak Türkiye'nin yapısal reformları gerçekleştirerek bu tuzağa düşmekten kurtulacağını söyledi.

"Mukim Öztekin'in sağlığına kavuşup işinin başına dönmesini ümit ediyoruz"

Başbakan Yardımcısı Babacan, bankalara yönelik haberlerin etkilerini değerlendirirken de şunları kaydetti:

"Bankacılıkla ilgili söylentilere bakmayın, gerçeklere bakın, derim. Gerçekleri de ancak yetkili kişiler ve kurumlar söyler. Onun haricinde kim olduğu belli olmayan, internet sitesinde gösterilip kaçırılan, sosyal medyada isimsiz dolaşan şeylere tabii ki itibar etmemek lazım. Gerçekleri kim söyleyecek; Merkez Bankamız, BDDK'dır. Özellikle BDDK banka banka daha iyi analiz yapar. Gerektiğinde BDDK Başkanı çıkar bir açıklama yapar. BDDK yazılı bir açıklama yapar. Bunun haricindeki hiçbir şeye güvenmeyin, derim."

BDDK Başkanı Mukim Öztekin'in başarılı bir ameliyat geçirdiğini anımsatan Babacan, "Sayın Mukim Öztekin'in en kısa zamanda sağlığına kavuşup tekrar işinin başına dönmesini ümit ediyoruz. Allah'a da dua ediyoruz ki bir an önce eski sıhhatine kavuşsun inşallah" ifadelerini kullandı.

Babacan, Hazine Müsteşarlığı için bir isim belirlenip belirlenmediğinin sorulması üzerine yeni bir isim belirleme çalışmalarının devam ettiğini söyledi.

Muhabir: Necati Keleş-Merve Özlem Çakır-İbrahim Yılmaz- Meltem Yılmaz-Seval Ocak Adıyaman

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın