Dünya, arşiv

Kimyasal katliamın yıl dönümünde Suriye

Esed yönetiminin en büyük saldırısı 1 yıl önce bin 300'ün üzerinde sivilin ölümüyle sonuçlanan Doğu Guta saldırısı olarak tarihe geçti.

20.08.2014 - Güncelleme : 20.08.2014
Kimyasal katliamın yıl dönümünde Suriye

İSTANBUL - Bülent Erdeğer

Hafız Esed döneminde kimyasal silah edinme imkanına kavuşan Suriye yönetiminin 2011 Mart'ında başlayan halk devrimine karşı giriştiği saldırılarda da kimyasal silahları kullanması tüm dünyanın tepkisini çekti

Bir yıl önce 20 Ağustos'u 21'ine bağlayan gece Şam'ın Doğu Guta bölgesine düzenlenen saldırılarda, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu bin 300'ün üzerinde sivilin hayatını kaybetmesi, bardağı taşıran son damla olmuştu.

29 Mayıs 2013'te İngiltere'nin BM Daimi Temsilcisi Mark L. Grant, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a mektup göndererek, Suriye'de rejimin Mart ve Nisan aylarında üç yerde daha kimyasal silah kullandığını öne sürdü.

Grant, mektupta Şam yakınlarındaki üç ayrı bölgede, 24 Mart, 25 ve 29 Nisan'da muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığını belirtmişti.

5 Haziran'da Ban, Suriye Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporda belgelenen "vahşet"i, "şok edici ve iğrenç" bulduğunu ifade etti. 14 Haziran'da Beyaz Saray, Suriye'de Esed rejiminin sarin sinir gazı dahil kimyasal silah kullandığını teyit etti. Aynı gün, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, ABD'nin Suriye'de Esed rejiminin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı yönündeki açıklamasını ciddiye aldıklarını söyledi. 19 Haziran'da ise Suriye'nin başkenti Şam'daki İslam Tugayı'nın basın sözcüsü Mahir Mahmud, Beşşar Esed güçlerine bağlı birliklerin Şam'ın Zemelka bölgesinde kimyasal gaz kullanması sonucu 3 kişinin öldüğünü, 25 kişinin de yaralandığını iddia etti.

27 Haziran'da Şam'ın Kabun bölgesine kimyasal gaz attığı öne sürüldü. Muhalif yapılanmalardan sorumlu Suriye Genel Devrim Konseyi (SRGC), Şam yönetimine bağlı güçlerin başkentin Kabun bölgesine kimyasal gaz attığını ve saldırıda çok sayıda kişinin öldüğünü duyurdu. 5 Temmuz'da Suriye ordusunun bu kez Humus'un Halidiye bölgesinde, 7 Temmuz'da Şam'ın Babila bölgesinde, 21 Temmuz'da Şam'ın Filistin Yermuk Mülteci Kampında kimyasal silah kullandığı iddia edildi.

BM Heyeti Şam'da

Devam eden tüm bu saldırı iddiaları, uluslararası kamuoyundaki tepkileri arttırırken BM'yi de harekete geçirdi. 2013'ün 24 Temmuz'unda İsveçli kimyasal silah uzmanı Ake Sellstrom ve BM Silahsızlanma İşleri Yüksek Temsilcisi Angela Kane'den oluşan BM heyeti, iki gün devam edecek temaslar için Lübnan üzerinden Şam'a ulaştı.

5 Ağustos'ta Esed güçlerinin, Şam'ın Haresta, Duma ve Adra bölgelerine kimyasal gaz attığı öne sürüldü. 15 Ağustos'ta BM, Suriye yönetiminin, ülkede bulunan BM'nin kimyasal silah araştırma misyonuyla işbirliğini kabul ettiğini açıkladı.

18 Ağustos'ta BM müfettiş heyeti, Suriye’de kimyasal silah kullanıldığı iddialarını araştırmak amacıyla başkent Şam’a ulaştı. BM heyetinin Şam'daki otellerinden inceleme için bölgelere gitmeleri gecikirken kimyasal saldırılar devam ediyordu.

Doğu Guta'da soykırım gibi saldırı: Bin 300'ün üzerinde ölü

Takvimler 20 Ağustos'u 21'ine bağlayan geceyi gösterirken sarin gazıyla Şam'ın Doğu Guta bölgesindeki banliyölere saldırı düzenlendi.

Bölgedeki doktorlardan Halid Mahmud, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çok sayıda kişinin kullanılan "sarin gazı"ndan etkilendiğini ifade etti.

Yaralılarda nefes darlığı, kusma, göz bebeklerinde küçülme, bilinç kaybı yaşandığını belirten Mahmud, acil olarak tıbbi malzemeye ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Siviller saldırıya uykuda yakalandı

Öte yandan bölgedeki aktivistler, sabahın erken saatlerinde sivil yerleşim bölgelerine havadan atılan gaz bombaları sebebiyle insanların saldırıya savunmasız şekilde, uykuda yakalandığı belirtti.

Bu sebeple en az bin 300 kişinin öldüğü ve en az 3 bin 600 kişinin yaralandığını bildiren aktivistler, yaralıların bölgedeki sahra hastanelerine kaldırıldığı ifade etti.

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Türkiye Temsilcisi Halid Hoca, Birleşmiş Milletler (BM) Heyetinin Şam'da düzenlenen saldırının gerçekleştiği yerlere hemen ulaşması halinde Esed güçlerinin fırlattığı füzelerin kalıntılarını görebileceğini belirtti.

Hoca, saldırının 2 MİG tipi savaş uçağıyla gerçekleştirildiğini ve en az 30 füzenin sivil yerleşim birimlerini hedef aldığını kaydederek, saldırıdan en fazla muhaliflerin kontrolünde bulunan Cobar ve Ayn Terma banliyölerinin etkilendiğini vurguladı. Hoca, "Tek suçları özgürlüklerini diktatörlüğe teslim etmemek olan kadın ve çocukların uyurken üzerlerine zehirli gaz atıldı. Şam katliamı Esed rejiminin vicdansızlığının yeni bir kanıtıdır" ifadelerini kullandı.

Esed yönetimi önce reddetti sonra muhalifleri suçladı

Suriye Enformasyon Bakanlığının, resmi haber ajansı SANA'da yer alan açıklamasında, uluslarası medyanın "terörü desteklemek" için "yalan haber" ürettiğini ileri sürerek, "Haberlerin kimyasal silahın kullanılıp kullanılmadığını soruşturan Birleşmiş Milletler (BM) komitesini görevinden saptırma girişimi olduğu" öne sürüldü. Esed yönetimi bir kaç gün sonra ise aynı konu hakkında saldırının varlığını kabul edecek ancak sorumluluğun muhaliflere ait olduğunu ileri sürecekti.

BM ekibi bölgeye girmeli

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Şam yakınlarındaki kimyasal silah saldırısı iddialarıyla ilgili Suriye hükümetini, BM ekibinin bu bölgeye girişine izin vermeye çağırarak, "Birleşik Krallık olayı, BM Güvenlik Konseyi'nde gündeme getirecektir" dedi.

Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil el-Arabi, Suriye'de Beşşar Esed güçlerinin Şam'ın Doğu Guta bölgesine düzenlediği ve kimyasal silahların kullanıldığı idda edilen saldırıyı kınayarak, konuyu araştırmak üzere Birleşmiş Milletler (BM) heyetinin acilen bölgeye gitmesini istedi.
Katliamdan bir gün sonra "Acil" çağrısı üzerine toplanan BM Güvenlik Konseyi, yaklaşık 2 saat süreyle iddialar üzerine atılacak adımları görüştü. Oturumdan ateşkes çağrısı ve denetleme kararı dışında somut bir sonuç çıkmadı.

1980'lerden bu yana üretiyorlarmış

Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), son yılların en dramatik katliamını gerçekleştiren Esed rejiminin, kimyasal silah potansiyeliyle ilgili rapor hazırladı. AA'nın elde ettiği rapora göre, ilk kimyasal silahı 1973 yıllında Sovyet Birliği’nden alan Suriye, üretime ise 1980'li yılların ortalarında başladı. Suriye daha sonraki yıllarda da Sovyetler Birliği ve Çekoslovakya’dan savunma amaçlı kimyasal silah satın aldı. Suriye yönetiminin farklı bölgelerde 4 kimyasal silah fabrikası, 2 mühimmat deposu ve 1 laboratuvara sahip olduğu iddia edildi.

Kimyasal bomba sayısı

Ölümcül hardal ile “İprite” (Sülfür hardal) ve sarin gazları içeren gelişmiş kimyasal silah programına sahip olduğu iddia edilen Suriye rejiminin, çoğu sarin gazıyla doldurulmuş havadan atılan birkaç bin bomba ile 50 - 100 adet arası kısa ve uzun menzilli balistik füze başlığı ve top mermilerine sahip olduğu öne sürüldü.

Büyük bir gizlilik içerisinde korunan silahların başkent Şam’ın kuzey doğusu ile Humus’un kuzeyinde bulunan 2 mühimmat deposunda saklandığı belirtildi. Suriye'nin ayrıca, Halep iline bağlı Es-Sefir ilçesinde, Humus Organize Sanayi Bölgesinin yakınları ve Hama’nın güneyi ve Lazkiye’nin batısında olmak üzere sinir ile sarin ve tabun gazı imal edildiği tahmin edilen 4 fabrikaya sahip olduğu ileri sürüldü.

Tüm fabrikaları, içinde gelişmiş bir laboratuvarın da bulunduğu Savunma Bakanlığı'na ait Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Merkezi denetlediği ifade edildi. Şam'ın Adra bölgesinde bulunan merkezde, farklı ülkelerden de çok sayıda uzmanın çalıştığı dile getirildi.
Aynı raporda, Suriye'nin kimyasal ve biyolojik silah üretimiyle ilgili teknikleri, Hollanda, İsviçre ve Fransalı aracılardan temin ettiği iddia edildi.

Kimyasal savaş uzmanı anlatıyor

"Kimyasal ve biyolojik savaş" uzmanı olan ve Esed ordusundan ayrılan Yüzbaşı Abdusselam Abdurrezzak, Suriye’deki tek laboratuvarun Şam'ın banliyölerinden Adra bölgesinde bulunduğunu söyledi.

AA muhabirine konuşan yüzbaşı Abdurrezzak, en büyük muhimmat deposunun Kalemun dağlarında bulunduğunu, burasını 417. ve 418. askeri alayların denetlediğini belirterek, kimyasal silahların kontrolü ve güvenliğinin hava kuvvetleri istihbaratında olduğunu ifade etti.

Esed rejiminin, miktarı bilinmeyen oranlarda kimyasal silahların saklandığı büyük depolara sahip olduğunu dile getiren yüzbaşı Abdurrezzak, “Bu depolardaki kimyasal silahlar içinde felç edici, ölümcül, vücutta kabarcıklara neden olan, nefessiz bırakan malzemeler bulunuyor. Rejim her defasında, kullandığı kimyasal silah oranını arttırıyor” dedi.

Abdurrezzak, rejimin Şam’ın Doğu Guta bölgesindeki katliamda çok fazla kimyasal silah kullanıldığını da ifade etti.

Dünyadan tepki yağdı

Türkiye, ABD, İngiltere, Fransa, Güney Kore, Lüksemburg, Katar ve İsrail, Esed yönetiminin düzenlediği saldırıyı şiddetle kınarken, Rusya kimyasal başlıklı füzelerin muhaliflerin kontrolündeki bir bölgeden fırlatıldığını ileri sürdü. Almanya Başbakanı Merkel ise "Suriye'de ne olduğu henüz belli değil" demekle yetindi.

ABD'nin Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, kimyasal silah kullanımını güçlü biçimde kınadıklarını belirterek, "Eğer Suriye hükümetinin gizleyecek bir şeyi yoksa ve Suriye'de kimyasal silahların kullanımı konusunda kredibilitesi olan ve tarafsız bir soruşturmaya gerçekten taahhüdü varsa o zaman BM ekibine acil ve kısıtlanmayan erişim sağlayacaktır" dedi.

İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Suriye hükümetini, BM ekibinin bu bölgeye girişine izin vermeye çağırarak, "Birleşik Krallık, olayı BM Güvenlik Konseyi'nde gündeme getirecektir" dedi.

"Suriye'de ne olduğu henüz belli değil"

Almanya Başbakanı Angela Merkel ise Suriye’de ne olduğunun henüz belli olmadığını belirterek, bunu bağımsız uzmanların aydınlatması gerektiğini ifade etti.

Esed BM'ye izin verdi

Katliamdan 5 gün sonra Suriye Devlet Televizyonu, Dışişleri Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler (BM) arasında yapılan görüşmelerde, BM heyetinin söz konusu bölgelerde inceleme yapması konusunda anlaşmaya varıldığını duyurdu. 26 Ağustos'ta ise Birleşmiş Milletler heyetinin, Şam'da kimyasal silah saldırısı düzenlendiği belirtilen bölgede inceleme yapmak üzere yola çıktığı bildirildi.

Batı, Suriye sınavında

Suriye'deki kimyasal silah saldırısı, bu silahların kullanımı konusunda daha önce Esed yönetimini uyaran Batı ülkelerini önemli bir sınavla karşı karşıya bıraktı.

Suriye'de 21 Ağustos'ta rejim güçleri tarafından başkent Şam'ın Doğu Guta bölgesinde düzenlenen kimyasal silah saldırısında bin 300'ü aşkın kişinin hayatını kaybetmesi, bu silahların kullanımı konusunda daha önce Beşşar Esed yönetimini kesin ifadelerle uyaran Batı ülkelerini önemli bir sınavla karşı karşıya bıraktı.

Kimyasal saldırı sonrasında Suriye'ye yönelik muhtemel bir askeri müdahaleye ilişkin tartışmalar tüm hızıyla sürerken, ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkeler, tutumlarını netleştirmek için konuyu parlamentolarına taşıma yoluna gitti.

İngiltere, bu doğrultuda adım atan Batı ülkelerinin başında geldi. İngiltere Parlamentosu'nun alt kanadı Avam Kamarası, hükümetin, "Suriye'ye askeri müdahaleyi de kapsayabilecek güçlü bir insani tepkinin verilmesi gerektiği" yönündeki prensip önergesini, 272'ye karşı 285 oyla reddetti. Hükümetin verdiği önergenin 13 oy farkla reddedilmesi, İngiltere Başbakanı David Cameron için "büyük bir yenilgi" olarak değerlendirildi ve İngiltere'nin müttefiki ABD'yi yalnız bıraktığı yorumlarına neden oldu.

Parlamentonun kararına saygı duyacağını dile getiren Cameron'ın, partisi içinden bazı milletvekilleri tarafından Suriye'ye muhtemel müdahale konusunu ikinci kez parlamentoda oylamaya sunması yönünde baskıyla karşı karşıya olduğu bildirildi. Ancak İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague yaptığı açıklamada, "Parlamento görüşünü ortaya koydu. Her hafta, cevabı hayır olan bir soruyu parlamentoya sormanın gerçekçi olmadığını düşünüyorum" dedi.

Bu arada, İngiltere Suriye'ye muhtemel askeri müdahalede yer almama kararı alsa da İngiliz özel SAS güçlerinin kimyasal silah stoklarının yerlerini tespit etmek için Suriye'ye girip çıktıkları ve İngiliz istihbaratının Suriye konusunda ABD ile işbirliği yapmaya devam ettiği belirtildi.
Suriye rejimine karşı "uygun bir cevap" verme kararı alan ve bunun için uluslararası koalisyon desteği arayan ABD Başkanı Barack Obama için, İngiltere parlamentosundan gelen haber rüzgarın yönünü değiştirdi.

Kimyasal silah kullanmasının kendileri için "kırmızı çizgi" olduğunu aylar öncesinden açıklayan Amerikan yönetimi, 21 Ağustos saldırısından 9 gün sonra açıkladığı verilerle olayda 426'sı çocuk en az bin 429 kişinin öldürüldüğünü ilan etti. Ancak Beyaz Saray'ın Şam rejimine vereceği karşılık merak edilirken, Obama 31 Ağustos'ta yaptığı açıklamada, ülkesinin Suriye rejimine askeri karşılık vereceğini, bunun için Kongre'den askeri yetki talep etme yoluna gideceğini söyledi.

Obama'nın topu Kongre'ye atan sürpriz kararı, uluslararası alanda BM Güvenlik Konseyi’nden karar çıkaramayan, İngiltere gibi bazı güçlü müttefiklerini arkasına alamayan ve içeride Kongre'siz yola çıkan bir liderin, yüksek risk alması ve yalnızlığının ciddi anlamda artması olarak değerlendirildi. Ayrıca, Amerikan halkı genel olarak yeni bir savaşa veya ABD’nin başka bir ülkeye müdahalesine karşı çıktı. Obama'nın Kongre yolunu aramasının diğer en önemli sebebi de zaten halkın herhangi bir ülkeye müdahaleye karşı çıkmasıydı.

Rusya ve ABD uzlaştı: Kimyasal silahlar imha edilecek

Eylül 2013'ün başında Suriye'ye askeri müdahaleyi tartışan Dünya kamuoyu, ay ortasına gelindiğinde Esed yönetiminin sadık müttefiki Rusya ile ABD'nin uzlaşısına tanık oldu. 15 Eylül'de iki ülke askeri müdahale yapılmaması karşılığında Suriye'deki kimyasal silahların imhası konusunda anlaşmıştı. Avrupa Birliği ve NATO da ABD ve Rusya'nın, Suriye rejiminin elindeki kimyasal silahların tasfiyesi konusunda sağladıkları mutabakatı memnuniyetle karşıladı.

Hollanda'nın Lahey kentinde gazetecilere bilgi veren ancak güvenlik gerekçesiyle isimlerinin gizli tutulmasını isteyen Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) uzmanları, denetlenmesine öncelik verilecek çalışmanın kimyasal silah üretiminde kullanılan donanımların, uygun olan her türlü yöntem kullanılarak, 1 Kasım'a dek ortadan kaldırılması olduğunu belirtti.

Uzmanlar, bu çalışmaların, karıştırma ekipmanlarının balyozlarla ezilmesi, kimyasal silah saldırısında kullanılabilecek roketlerin havaya uçurulması, boş kovanların üzerinden tankla geçilmesi ya da betonla doldurulması veya makinelerin işleyemez duruma getirilmesi gibi aşamaları içerebileceğini söyledi.

Silahların imha süreci

İlk heyetin çalışmalarını tamamlamasının ardından, Suriye'ye yeni uzman gruplar gönderilerek imha çalışmalarının izlenmesine başlandı. Bu aşamada, kimyasal silahların nerede imha edileceğine de karar verildi. Kimi uzmanlara göre, bu süreç daha fazla zaman alacak ve daha maliyetli olacaktı.

Kimyagerler, askeri uzmanlar ve sağlık personelinden oluşan uzman heyetlerinin korunmasını, BM'nin de desteğiyle ağırlıklı olarak Suriye hükümeti üstlendi.

Sürecin ülkedeki çatışmalar ve Esed yönetiminin çıkarttığı bürokratik zorluklar sebebiyle planlanan tarihte bitmemesi tepkilere neden olurken yol haritası ancak 13 Ağustos 2014'te tamamlanabildi. Suriye’nin yurtdışına taşınan kimyasal silahları arasında yer alan sarin gazı yapımında kullanılabilen 581 ton kimyasal maddenin imha edildiği bildirildi.

Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nden (KSYÖ) yapılan açıklamada, Suriye’den taşınarak Temmuz başında ABD'ye ait Cape Ray adlı gemiye yüklenen kimyasal maddelerin, Akdeniz’deki uluslararası sularda gemide bulunan hidroliz sistemi kullanılarak imha edildiği kaydedildi.

Gemideki imha sürecinin KSYÖ’ye ait uzman ekip tarafından kontrol edildiğini belirten örgüt, diğer kimyasal maddelerin yok edilmesi işlemine de başlandığını duyurdu.

Suriye’nin kimyasal silahlarının imha süreci, bu ülkenin uluslararası baskısıyla geçen sene KSYÖ’ye üye olmasından sonra başlamıştı.

Farklı dönemlerde gemilerle İtalya’nın güneybatısındaki Gioia Tauro Limanı'na taşınan kimyasal silahlar, 2 Temmuz’da imha işlemi için ABD’ye ait Cape Ray adlı gemiye yüklenmişti.

Muhalifler: "Esed bu süreç sayesine hem zaman hem cesaret kazandı"

Suriyeli muhalifler kimyasal silahların imhası sürecinin Esed yönetiminin elindeki kimyasal silah varlığının en iyi kanıtı olduğunu, ancak Şam yönetiminin tüm stokunu teslim etmediğini öne sürdü. Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Esed yönetiminin 1 yıllık bir zaman kazandığını böylelikle katliamlarına ve saldırılarına hız verdiğini iddia ederek, "Esed, bu süreç sayesine hem zaman, hem cesaret kazandı" değerlendirmesinde bulundu.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
İlgili konular
Bu haberi paylaşın